Anlatıldığına göre, büyük fakihlerden, yani İslam hukukçularından biri olan İmam Şâfiî, yanında eğitim görüp nihayetinde kadı (hâkim) veya müftü olmak üzere yola çıkacak olan bir öğrencisine veda ederken, nasihat olarak şöyle der:
- Sana birisi gelir de, falan kişi benim gözümü çıkardı, diye şikayette bulunup hüküm isterse sakın ona inanıp hemen karar verme. İyi düşün, belki de bu kişi ötekinin iki gözünü birden çıkarmıştır.
Çok önemli ve büyük bir ders.
Birçok tarafı olan bir meselede, kimin haklı kimin haksız olduğuna karar vermek için bir tarafı dinlemek asla yeterli olmaz. Karı-koca ilişkileri, aile içi miras meseleleri, kavgalı gürültülü hadiseler ve alışverişler gibi bir çok konu, bütün tarafları dinlemeyi gerektirir.
Ne yazık ki, zamane fetvacıları, bu konularda pek olgun değiller. Özellikle tv'lerde ve sosyal medyada hergün fetva verme heveslisi bazı kişiler, yayına bağlanan ya da kendileriyle iletişim kuran tarafın sözlerini doğru kabul edip diğerlerinin gıyabında ahkâm kesiyorlar. "Sen haklısın... onlar sana zulmetmiş..." vs. Hatta mesela bir adamın hiç haberi olmadan, karısının tek başına beyanıyla, aile yuvasını yıkan, talak gerçekleşmiş diye karar veren haddini bilmez bir sürü zevat var. Acaba birgün kendi haberleri olmadan, birisi de onların hanımlarının boş olduğuna fetva verse, ne hissederler?
Tek tarafın sözüne inanıp böyle veballi işlere karar vermek, çok yanlış. Nelere mal olacağı düşünülmeden hakikat iyice araştırılmadan böyle "belli" kişiler hakkında adres göstererek karar verilebilir mi? Buna ancak fitne-fesat fetvacılığı denir.
Hadi, günlük sohbetlerde, yanımızdaki kişilerin başkalarını şikayet ettiğine sıklıkla şahit oluyoruz. İnanıp inanmamak bir yana, bu tür durumlarda insanlar genellikle dinledikleri kişiye hak vermiş gibi yaparlar ve onu yüzüne karşı pek mahcup etmek istemezler. Ama din ve fetva işleri böyle midir? Birilerinin keyfine göre sonuçlandırılabilecek meseleler midir bunlar?
Allah'tan korkmak lazım. Fitne ateşine odun taşımamak lazım.
Zaten çağımızda birçok kişi dini ve fetvayı, kendisi için değil daha ziyade başkasını suçlamak için kullanmaya çalışıyor. Kendi günahlarından ziyade başkalarının günahları hakkında sorular soruyor. Aldığı bilgiyi de bir sopa gibi kullanıp başkasını sıkıştırmaya çalışıyor. Halbuki, akıllı insan kendi kusuruyla uğraşır, başkalarının kusuruyla değil.
Fetvacıların da biraz daha akıllı olmaları lazım. Başkalarının sorunlarını çözme hevesine kapılmadan, kendi sorunlarına odaklanmaları lazım. Zira fetvacıların asıl sorunu, verdikleri her bir fetvanın ahirette bir hesabının olmasıdır. İyice araştırmadan, tarafları tam dinlemeden, gelişigüzel şekilde ahkâm kesenler, cehenneme girmeye en hevesli olanlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder