Tarihselcilik adı altında deizm propagandası yapıldığı yönündeki kuşkular artıyor. Nitekim bugünlerde bir tarihselci yazarın bile diğer tarihselcileri tenkit ettiğini ve onların fikirlerinin deistlerin fikirlerine yaklaştığını belirten bir gazete yazısı kaleme aldığını görmüş bulunuyoruz. Arada "biraz" fark olduğunu söyleyen söz konusu yazar, bir tarihselcinin, tarihselciliği kendi tekelindeymiş gibi göstermesini ve "ben onu cami avlusuna bırakılmış buldum ve tebenni ettim/evlat edindim" demesini de eleştiriyor. Yazar, deizme kayan tarihselciliğin Fazlurrahman çizgisinden bir ayrılış olduğu tespitini yapmakta ve bu kopuşa karşı tepkisini facebook paylaşımlarında da sürdürmektedir:
"Deizm"e kayan tüm zevatın, Fazlurrahman'ın teorisyenliğini (teolojisini) yaptığı "Tarihsel Yaklaşım" metodolojisi ile hiç bir ilgisi yoktur. Merhumun bütün çabası, Kur'an'ı ve İslam'ı çağın seküler istiğnasına karşı bir mukabele (karşı meydan okuma) olarak vazetmektir. Dürüst ve namuslu olan herkes, bunu böyle bilmesi gerekir." (Kaynak )"Allahı gereği gibi takdir edemeyip: "Allah, bir insana (peygamber) bir şey (vahiy) indirmemiştir." (6/91) diyen cahiliyye dönemi "Deist"leri ile bugünküler ve bizimkiler arasında ne fark var?" (Kaynak)
"Tarihselcilik, Fazlurrahman'ın ve muakkiplerinin çalışmalarında gayet net olarak ortaya konduğu gibi, Kur'an'ı indiği Antropolojik-Sosyolojik ve Politik İktisat(Tarihsel) koşullarında anlamaya çalışır. Kur'an'ı veya ayetleri "eleştirmez". (Kaynak: Bir önceki alıntının alt kısmında yazarın kendine ait yorum)
Bu alıntılardaki cümlelerin, ahlaka aykırı ayetler bulunduğunu söyleyerek adeta Kur'ân'ı eleştiren ve Kur'ân'ı Allah'ın sözü değil Peygamberin sözü sayan tarihselcilere bir reddiye olduğunda şüphe yoktur. Hatta yazar daha açık bir ifade kullanarak, yukarıda ilk alıntı olarak yer verdiğimiz paylaşımının altındaki yorumlardan birini şöyle cevaplıyor:
"Bu tip kanaatler, boş lakırdılardır. Allah, defaale vahy cümlelelerinin kendisine ait olduğunu söylüyor. Buna ya inanırsın veya inanmazsın. Kimse o özel ilşikiye muttali olamıyacağı için fikir/yorum beyan edemez. Ederse de boş konuşmuş olur vesselam."
Tarihselciliği tarihselcilerden korumaya çalışan yazara göre, tarihselliği savunanların, teoriyi dört başı mamur bir şekilde ortaya koyamamış olmaları, karşı eleştirilere alan açmıştır. Bu noktada yazar şu benzetmeyi yapıyor: “Ürmesini bilmeyen it, yatağına kurt çağırır.”
Görüyoruz ki, tarihselci fikirdaşlar birbirlerini, başkalarının eleştirmediği biçimde eleştiriyor ve deizme yaklaşmakla itham ediyor ki, bunun tercümesi, İslam dairesinden dışarı doğru gidiyorsunuz, fren yapın, demektir. Çünkü deizmden kastın ne olduğu taraflarca malumdur. Bilmiyoruz belki de bu bir aforoz tehdididir ama henüz tarihselcilikte böyle bir yetki olduğundan haberdar değiliz.
Tarihselciliği korumaya çalışan yazarın, "tarihselciliğin çöküşü"nden bahsedenleri de yanılgı içinde olmakla eleştirdiği söylenebilir. Fakat bizim coğrafyamıza ithal edilen tarihselciliği, propagandasını yapanların dilinden anlamaya çalışanların bir kusuru olmadığını düşünüyoruz. Tarihselci anlayışın mahiyetinin ve maksadının ne olduğu konusunda önce tarihselciler kendi aralarında bir anlaşabilirlerse kendilerinin mi yoksa onların fikirlerini tasvip etmeyen müslüman çoğunluğun mu yanılgı içinde olduğu meselesine ancak o zaman sıra gelir.
Şu durumda tarihselcilerin, gelen eleştiriler sebebiyle birbirlerini sorgulamaya başladıklarını görmek "akademik özgürlük" bakımından ümit verici gözüküyor. Gelinen noktada tarihselci görüşlere katılmayan ilahiyatçıların da en az, tarihselciliği korumaya çalışan yazar kadar "cesur" olmalarını beklemek haksız bir talep değildir, diye düşünüyorum.
Tarihselciliği korumak adına diğer tarihselcileri eleştiren söz konusu gazete yazısını okumak isterseniz: http://m.karar.com/gorusler/tarihselcilige-dair-yanilgi-1083029
("Tarihselciliğin Çöküşü" başlıklı yazımı okumak isteyenler blog sayfamdan okuyabilirler: https://bilalesen.blogspot.com/2018/12/tarihselciligin-cokusu.html )
13.01.2019
Dr. Bilal ESEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder