kurban etleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kurban etleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

YARDIM KURULUŞLARI FIKHI'NI HANGİ BABAYİĞİT YAZACAK?

 Zekat, sadaka, akika, adak, su kuyusu, burs ve benzeri alanlarda organizasyonlar yapan vakıfların ve yardım kuruluşlarının işlemleriyle ilgili açıklığa kavuşmayı bekleyen birçok dinî mesele var. Bunların sadece kurbanla ilgili olanlarından bir kısmına bu yazıda dikkat çekmek istiyorum.

Bazı özensizlikler bu kurban bayramında da değişmedi.

Hâlâ kurban organizasyonlarında niyetin yeterli olduğunu söyleyip duran ve hiçbir vekalet sözleşmesi yapmayanlar, vekaletin kapsamını netleştirmeyenler var. Bu işin adı vekaletle kurbansa, vekalet akdinde sarahaten veya delaleten icap ve kabul olmalı. Vekaletin kapsamı net olmalı. Sırf niyet değil tarafların beyanları olmalı.

Kurban organizasyonunda merkez kavram vekaletse, bu bir akittir. Tıpkı avukata verilen vekalet gibi. Miras paylaşımındaki vekalet gibi. Bunun şartı şurtu olur. Çerçevesi çizilmiş olur. Daha önce bu konuda "Kurban Organizasyonlarında Şeffaf Sözleşme" başlıklı bir yazı yazmış ve blog sayfama koymuştum.

Bazılarıysa vekalet kavramından söz etmeden sadece "bağış"tan bahsediyorlar ki, kurban organizasyonları kapsamında birbirinden ayrı birçok iş ve işlemin gerçekleştiği düşünüldüğünde bağış kavramı çok naif kalıyor ve anlaşılmaz hale geliyor.

Ayrıca bazı vakıflar "biz sizin adınıza kurban satın alıp kesmiyoruz, kendi malımızı size satıyor ve bunu kurban olarak kesiyoruz" diyorlarmış ki, o takdirde kurban organizasyonu sırf bir vekalet olmaktan çıkıyor ve bir alım-satım akdine / ticarete dönüşüyor. Zincir marketlerin kurban organizasyonlarında gündeme gelen dinî meseleler ise başka bir yazının konusu.

Sahi kurban organizasyonlarında asıl olan nedir?

Vekalet akdi mi? Alım-satım (bey') akdi mi? Hizmet (icare) akdi mi? Hibe (bağış) mi?

Bu konunun fıkhi çerçevesini ortaya koyan ilmî bir çalışma ya da resmi bir metin gören varsa haber vermesinden memnun olurum.

Daha da garip olan şudur: bazı vakıfların bağlı olduğu bir cemaatin ilmihal kitabında, vakfa yapılan bağışlar vakıf reisinin mülkü olur, deniyor ki, artık burası din istismarının dip yaptığı noktadır.

Demek ki vakıfların ve yardım kuruluşlarının icraatlarıyla ilgili yıllardan beri hâlâ bir teâmül/örf oluşmamış.

Böylesine kafa karışıklığının olduğu bir zeminde, bir an önce "yardım kuruluşları fıkhı" diye veya buna benzer bir başlıkla bir fıkıh oluşturulamazsa, girişilecek her işte birtakım soru işaretleri bulunmaya devam edecektir.

Velhasıl,

- Kimisi kurban organizasyonuna "bağış" ismini veriyor

- Kimisi "vekaletle kurban" diyor.

- Kimisi kurban organizasyonunun şartlı bağış kapsamında olduğunu söylüyor.

- Kimisi, biz sizin adınıza kurban satın almıyoruz, kendi malımızı size satıyoruz, diyor.

- Kimisi "dernek alındı makbuzu"yla kurban topluyor

- Kimisi, vakfa bağışlananlar vakıf reisinin mülkü olur, diyor.

- Kimisi "kesimsiz kurban" diye bir kavram icat etmiş.

- Kimisi, kurban etlerini satıyor, bunun ticaretini yapıyor.

- Kimisi, kesmeye söz verdiği kurbanları kesmiyor.

- Kimisi 2009 yılında başlayan kurban yolsuzluğu operasyonunda soruşturma geçirmiş ve hatta ceza almış.

- Kimisi teberrük kurbanı, ihtiyat kurbanı ve temsil kurbanı gibi kavramlar icat etmiş.

- Kimisi kurban etlerini, gittiği ülkelerdeki devlet erkanına ve zenginlere de yediriyor. Halbuki kampanya afişlerinde, açlık çeken insanların fotoğraflarını kullanmış ve muhtaçlara vereceğiz diye kurban parası toplamıştı.

-Kimisi kurbandan artan paraları genel mülkü gibi görüp kendi cemaatinin diğer kuruluşlarına, tv'sine aktarıyor.

...

- Ve neredeyse hiçbiri, kurban için para yatıranlarla, yukarıdaki konulara ilişkin bir sözleşme imzalamamış ve net bir sözleşme metnine sahip değil.

Öyleyse kurban organizasyonlarıyla ilgili bir örf oluştuğunu ve vatandaşın vekalet vermesine bile gerek olmadığını, vekalet verse bile umumi vekaletin yeterli olduğunu nasıl söyleyebiliriz?

Tarafların kendilerinin bile tam olarak kavrayamadıkları bu tür işlerin daha şeffaf hale getirilmesi ve bir an önce fıkhının yazılması gerekmiyor mu?

Kurban organizasyonu yapan kuruluşlar etleri kime yediriyorlar/yedirebilirler?

Hepsi mi bilemiyoruz, ama duyduğumuza göre kurban organizasyonu düzenleyen bazı kuruluşlar kestikleri kurban etlerinden bir kısmını o esnada çevrelerinde bulunanlara, yabancı ülkelerdeki devlet görevlilerine, kendilerini ağırlayanlara, kendi cemaatlerinin adamlarına, başka dinlerin mensuplarına ve benzeri kimselere zengin-fakir ayırt etmeksizin veriyor, kimi zaman da pişirip ikram ediyorlarmış.
Bu uygulamaya itiraz edenlere ise, Kurban bayramında kesilen kurbandan (udhiyyeden) herkes yiyebilir, bunu adak kurbanı gibi sadece fakirlere vermek lazım değil, diyorlarmış.

Burada hatalı bir değerlendirme yaptıkları açıktır.
Elbette ki kurban bayramında kurban kesen bir kişi, bundan ailesine de yedirebilir, zengin misafirlerine de yedirebilir.
Fakat yardım için kurulmuş bir kuruluş, insanlardan kurban vekaleti alırken bu kurbanları fakir ülkelere ulaştıracağını söylüyor ve afişlerinde sürekli fakir ülkelerdeki aciz ve perişan insanların görüntülerini kullanıyorsa, bu kurbanları keyfince dağıtamaz, sadece fakirlere dağıtması gerekir.
Bu kuruluşlar, kurbanlar üzerinde mutlak yetkili değildirler. Sadece vekalet verenlerin bildiği ve izin verdiği işleri yapabilirler.

Şayet daha rahat davranmak istiyorlarsa, şeffaflık içinde hareket edip işin başında para toplarken, her şeyi açıklamalı ve para verenlerden geniş yetki almalılar ve bunu da sözleşmede belirtmeliler. Söz konusu kuruluşların, para verenlerin bilmediği ve ileride duyduklarında razı olmayacağı işlere girişmeleri ne dinen ne de hukuken geçerlidir.

Kuruluşların kurban organizasyonları, basit bir bağış işlemi değildir. Birçok farklı iş ve hizmeti içermektedir. Para verenler adına hayvan satın alınması, kesilmesi, etlerin (fakire, zengine, öğrenciye, devlet görevlilerine vb.) dağıtılması, organizasyon masrafları için kesinti yapılması, organizasyon görevlilerine ücret ödenmesi, kurbandan artan paraların ve etlerin çeşitli maksatlarla değerlendirilmesi, toplanan paralar eksik kaldığında çeşitli yöntemlerle tamamlanması ve bunlar gibi daha birçok mesele vardır.
Bütün bu meselelerde yardım kuruluşları, para verenlerin bilgisi ve izni dışında işlere girişemezler.

Bu sebeple her yardım kuruluşunun, kurban organizasyonuna girişmeden önce kapsamlı bir vekalet sözleşmesi hazırlaması gerekir. Böylece insanlar da neye vekalet verdiklerini bilmiş olurlar.

Kurban organizasyonu bir bağış meselesinden ibaret değildir. Bu iş "dernek gelirleri alındı belgesi" ile halledilebilecek kadar da basit değildir. Nasıl ki ticari hayatta bir firmaya iş yaptırırken sözleşme yapılıyorsa, nasıl ki bir binanın ya da caminin yapımını üstlenen müteahhitle sözleşme yapılıyorsa, nasıl ki bir GSM şirketinden alınacak 20-30 liralık bir tarifenin bile bir sözleşmesi varsa, işte kurban organizasyonları da böyle bir sözleşme gerektirir.
Allâhu a'lâ ve a'lem.

18.07.2019
Bilal ESEN