akika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
akika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

ADAK ve AKİKA KURBANI ÜZERİNDEN DİN İSTİSMARI

Bugünlerde bazıları, “dilekleri gerçekleştirmenin tesirli yolu adaktır, gelin adak kurbanı kestirin” ve “bizim vakfa verin” şeklinde, bazıları da "belalardan kurtulmak istiyorsanız, gelin akika kurbanı kestirin” “bu kurbanı da bize verin,"  şeklinde propagandalar yaparak milletten para topluyorlarmış. Bir de sadece çocuklar için değil yaşı ilerlemiş kişiler için de akika kurbanı kesilmesi gerektiğini söyleyerek, eskiden senin için akika kurbanı kesilmediyse şimdi kestir, belalardan kurtul, diyorlarmış.

Bu kimselerin, içinden geçtiğimiz şu salgın hastalık sürecinde insanların korkularını kullandıkları, bundan kendi vakıflarına/gruplarına menfaat devşirmeye çalıştıkları ve dini istismar ettikleri besbellidir.

Dinimizde adak, asla tavsiye veya teşvik edilmiş bir iş değildir. Peygamberimiz (s.a.s) hayatında hiç adak adamamıştır ve insanları da adak adamaya yönlendirmemiştir. Dinimizin tavsiye ve emrettiği ibadetler bellidir; beş vakit namaz, ramazan orucu, zekat, sadaka, kurban bayramında kesilen udhiyye kurbanı, hac, umre, dua, zikir… bunlardandır. Adak ise insanın kendi başına açtığı bir sorumluluktur. Dinimiz, madem ki ağzından böyle bir adak sözü kaçırdın, öyleyse artık o sözünde dur ve adağını yerine getir, der. Yoksa ilk başta kimseye, adak adayın, diye tavsiye etmez.

Bazılarının, Müslümanlıkta dilekleri gerçekleştirmenin etkili yolu adaktır, demeleri dine de iftiradır Peygambere de iftiradır. Peygamberimiz (s.a.s), bir isteği olanın Allah Teâlâ’ya dua  etmesini, hayırlı işlere ağırlık vermesini tavsiye etmiştir ama adak adamayı tavsiye etmemiştir. Hele bir de adak adayınca dileğinin  gerçekleşeceğini ve kaderinin değişeceğini zannedenlere karşı “adak kaderi değiştirmez ama adak nedeniyle cimrinin malı eksilmiş olur” buyurarak adak adayanları ima yoluyla kınamıştır. Böyle kimselerin aslında iyilik yapma niyetinde olmayan sadece kendi dileklerinin yerine gelmesi karşılığında çıkar için iyilik yapan, pazarlıkçı cimriler olduğuna işaret etmiştir. Buna rağmen sırf kendi dinî gruplarına maddi destek sağlayabilmek için, adakla ilgili olmadık iddialarda bulunanların, dinin hükümlerini çarpıtıp istismar ettikleri aşikardır.

İşin ilginç tarafı, ülkemizdeki bu istismarcı grupların öteden beri mezhepçilik yapıyor oluşu ve güya Ebu Hanife’ye tabi olduklarını her fırsatta dile getirmeleri. Halbuki örneğin, İmam Azam Ebu Hanife’ye göre, dinimizde çocuğun doğmasından dolayı akika kurbanı kesmek diye bir “ibadet” yoktur. Bu, sünnet değil mubah bir iştir. İslam’ın kurbanı, kurban bayramında kesilenlerdir. Kurban bayramındaki kurbanlar meşru kılındıktan sonra, diğer zamanlarda kesilen kurbanlar kaldırılmıştır.

Akika kurbanının ibadet olduğunu söyleyen alimler ve diğer mezhepler de, akikanın sünnet olduğunu söylerler. Yani, kesmezsen başına bela gelir, demezler. Kesen sevabını alır, kesmeyene günah olmaz, derler. Çünkü sünnet sayılmasının anlamı budur. Sünnet, farz ve vacip derecesinden aşağıdadır. Yine o mezheplere göre, akika kurbanı çocuklar için bir şükür olsun diye, ana-babaları veya velileri tarafından kesilir. Çocukluk dönemini geçmiş büyükler için akika kesilmez.

Akika konusunda nakledilen rivayetlerin birçoğunun zayıf veya başka rivayetlerle çelişik olması, diğer mezhepleri de bu konuda temkinli olmaya sevk etmiştir. Nitekim Peygamberimizin (s.a.s), peygamberlikten sonra kendisi için de akika kurbanı kestiği şeklindeki rivayetle, erkek çocuk için iki, kız çocuk için bir kurban kesilir, şeklindeki rivayeti amel etmeye uygun bulmamışlardır. Onlara göre akika sadece büluğ çağına gelmemiş çocuk için kesilir ve kız olsun erkek olsun her çocuk için bir kurban yeterlidir. Hatta o mezheplerden bazı alimlere göre, bir kimse kurban bayramında kurban kesiyorsa bu kurban, akika yerine de geçer, kişi ayrıca akika kurbanı kesmez.

Kaldı ki, başta belirttiğimiz gibi, Ebu Hanife’ye göre akika, sünnet dahi değildir. Bugün kendilerini Ebu Hanifeci ve İmamı Azamcı olarak pazarlayan ve sevmedikleri kişileri mezhepsizlikle suçlayanların, neden akika konusunda başka mezheplere sarıldıkları ve hatta o mezheplerde bile kabul görmeyen hükümlere tutundukları düşünülmeye değer. Belli ki, kendi gruplarına ve paralel yapılarına destek sağlamak söz konusu olduğunda, adak ve akika gibi paralı işleri bir fırsat olarak görüyorlar, bir anda mezheplerini de dinlerini de unutuyorlar.

Yine bunlardan bir kesimin, daha önceleri yaz mevsiminde Avrupa'da yatsı namazlarını kılmadıkları biliniyor. Bu mevsimde Avrupa'nın bazı ülkelerinde yatsı namazının vaktinin oluşmadığını, bu sebeple bu namazın kılınmayacağını söylüyorlardı. Ne zaman ki, ramazan ayı yaza denk geldi, bunlar yatsı namazını kılmaya başladılar. Çünkü eskiden beri, ramazan ayında teravih namazlarından sonra kendilerine bağlı mescitlerde para topladıkları söyleniyor. Şayet yaz aylarında yatsı namazını ve dolayısıyla teravihi kılmasalar, para toplayamayacaklardı. Bunu fark edince, bir anda eski tavırlarını değiştirdiler ve artık yaz mevsiminde de Avrupa'da yatsı namazını kılmaya başladılar. Allah kabul etsin (!)

Daha önce bu milletin dinini, zekatını, kurbanını istismar eden, peygamber kurbanı gibi asılsız işler üreten ve halktan topladıkları himmetlerle dünyayı ifsat etmeye çalışanlar vardı. Anlaşılan bunların huyu başkalarına da sirayet etmiş.
Maalesef, son yıllarda ülkemiz din istismarcılarından çok çekti. Aman dikkat! Herkes, kiminle birlikte çalıştığına iyi baksın.
16.04.2020
Bilal ESEN