Öteden beri, katılım bankalarının kâr-zarar ortaklığı şeklinde çalıştığı bilgisi yaygındı. Fakat geçenlerde Merkez Bankası'nın yayınladığı 2020/3 sayılı tebliğ artık işin böyle olmayabileceğini gösterdi.
Bu tebliğe göre, katılma hesaplarında meydana gelecek zararı sadece vatandaş yüklenir. Yani hesap sahibi.
Araştırdığımızda tebliğin eski halinde, katılım bankalarının zarara da ortak olması gerektiğini belirten farklı bir maddenin bulunduğunu görüyoruz.
İstişare ettiğimiz bazı hocalarımız, söz konusu maddenin yeni halinin daha doğru olduğunu söylediler. Onlara göre, katılım bankaları vatandaştan fon toplarken mudârebe akdi yapıyorlardı. Fıkıh ilmine göre de, mudârebede zararı sadece sermaye sahibi çeker, parayı işleten mudâribin ise yalnızca emeği boşa gitmiş olurdu.
Merkez Bankası'nın söz konusu tebliğinin eski halinde katılım bankası da zarara ortak olur, şeklinde bir ifade bulunurken, şimdi bu madde değiştirilmiştir. Şayet katılım bankası mudâripse, önceki yıllarda da mudâripti. O zamanlarda niye böyle bir madde vardı?
Geçmiş senelerde kendilerini hep kâr-zarar ortaklığı şeklinde takdim ederlerken bu ani değişiklik dikkat çekti.
12.02.2020
Bilal ESEN
NOT: Yazıyı yazdıktan sonra, bu yazıda sözünü ettiğim değişikliğin, yani katılma hesaplarındaki zararın bütünüyle vatandaşa ait olması hususunun, esasında 2018 yılında gerçekleştirildiğini öğrendim.
Şöyle ki;
2006 yılında yürürlüğe giren ve katılım bankalarını da ilgilendiren, Mevduat ve Katılım Fonunun Kabulüne, Çekilmesine ve Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Katılım Fonu, Emanet ve Alacaklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik'te, şu hüküm bulunmaktadır: "katılım bankaları, katılma hesaplarının işletilmesinden doğacak kar ve zarara katılma oranlarını, zarara katılma oranı kara katılma oranının yüzde 50’sinden az olmamak kaydıyla, para cinsi, tutar ve vade grupları itibariyle ayrı ayrı belirleyebilir."
Bu hükmün değiştirilmesi 18/10/2018 tarihli ve 30569 sayılı Resmi gazete yayınlanan ve söz konusu Yönetmelikte değişiklik yapan bir yönetmelikle gerçekleştirilmiştir. Yönetmelikteki bu değişikliğin, ilgili kurumların tebliğlerine yansıması ise daha sonra olmuştur. Yukarıdaki yazıda sözü edilen tebliğ böyledir. Bu değişiklikle birlikte “katılma hesaplarında, yatırılan anaparanın hesap sahibine aynen geri ödenmesi de garanti edilemez” hükmü de Yönetmelikte yerini almıştır.
Katılma hesaplarıyla ilgili gerçekleştirilen bu köklü değişikliğin kamuoyuna yeterince duyurulup duyurulmadığı ve özellikle de katılım bankalarının, öteden beri katılma hesabında parası bulunan vatandaşları yeni durumdan haberdar edip etmedikleri ve önceki sözleşmeler yerine yeni sözleşmeler yapıp yapmadıkları hususu da önemlidir. Bu tür hususlarda dürüstlük ve şeffaflık sorunlarının bulunduğu kanaatindeyim.
Yine belirtelim ki, Yönetmelikte değişiklik yapılıp katılma hesabındaki zarar bütünüyle vatandaşa yüklense de, hâlâ söz konusu yönetmeliğin diğer cümlelerinde katılma hesapları hakkında “kâr zarar ortaklığı” ifadesinin bulunması ilginçtir. Bir yerde şöyle denilmektedir: “Katılma hesapları, kâr zarar ortaklığı sözleşmesine veya kamu kurum ve kuruluşları ile fonlar ve tüzel kişi müşterilerle akdedilecek yatırım vekâleti sözleşmesine dayalı olarak açılabilir.”
İlgili yazılar:

