Toplumda bazılarının, dinin ve Peygamberin adını kullanarak ve güya bilmem kimin gördüğü rüyaya dayanarak çeşitli hastalıklara karşı ilaçlar önerdiklerini, bazı maddeler içmeyi tavsiye ettiklerini ve bu tavsiyelerini videolarla ve sosyal medya aracılığıyla yayarak halkı yönlendirmeye çalıştıklarını duyuyoruz, görüyorüz.
Bu tür videoları hazırlamanın ve yaymanın sorumlusunu aramak, bizim işimiz değil. Bu hususu bir kenara bırakıp bu paylaşımların mahzurlarından bahsetmek istiyorum.
Kanaatimce, din adamı sıfatını kullanarak rüyaya dayalı ilaç tavsiyesinde bulunmak ve bunun videosunu herkese yaymak basit bir mesele değildir.
Birincisi: Din hocası olduğunu söyleyen bir kişinin, başkasının rüyasını reklam etmesi ve bunu dinî bir delil gibi sunması kabul edilemez. Kendi rüyası olsaydı dahi bununla halkı yönlendirmeye çalışamazdı. Halka anlatılacak dinin kaynakları bellidir. Rüya görenin sırf kendisi bununla amel eder veya etmez, o da ayrı bir mesele.
Rüya peygamberlerin kaynağı olabilir, diğer insanların değil.
Fakat ne yazık ki, bazı insanlarda hep kendini peygamber makamında görme gibi bir hastalık bulunduğu görülüyor. Kendi rüyalarını ve bunlarla ilgili yorumlarını, bir peygamberin rüyası ve peygamberin rüya tabiri mertebesinde görüyorlar. Hatta bazıları, Kur'an'ın bazı ayetlerinin kendilerinin doğum tarihine, diğer bazı ayetlerin ise hapisten çıktıkları günün tarihine işaret ettiğini bile söyleyebiliyorlar. Maâzallâh!
İkincisi: Bir virüse ve hastalığa karşı, rüyaya dayalı ilaç tavsiye edip bunun videosunu hazırlayanlar, mevcut durumdan istifadeyle ve dini istismar ederek piyasadaki belli bir sektörün çıkarına hizmet etmiş oluyorlar. Bu da din ve dünyevi menfaat ilişkisi bakımından, bütün din adamlarının ve ilahiyatçıların imajını zedeliyor, bütün din hocalarının karalanmasına yol açıyor.
Üçüncüsü: Bu tür rüya videolarını hazırlayanlar, gerçekten virüs bulaşmış insanları, hiçbir geçerliliği olmayan bilgilerle yanlış yönlendirmekte ve belki de onların sağlıklarını daha da tehlikeye atarak toplumu ifsat etmekte, sağlık sistemini ve hasta-doktor ilişkilerini provoke etmektedirler. Bu tür işleri mütemadiyen yapanların ve meslek edinenlerin "sâî bil fesad" kapsamına girdiklerini düşünüyorum.
Malumdur ki, bir gıdanın tüketilebilir olması onun her konuda ilaç olarak kullanılabilmesi anlamına gelmez. Bazı durumlarda hastanın su içmesi bile zararlı olur.
Bir maddeyi ilaç diye önermek, ancak tıp ve kimya gibi ilimlere emek verenlerin yapabileceği bir iştir. Tıp ilminde eğitim almayanların, başkalarının rüyalarına dayanarak hastalara ilaç önermeye çalışmaları, bile bile cinayet teşebbüsüdür ve "bilmiyorsanız bilenlere sorun" ve "emaneti ehline verin" gibi buyruklara da aykırıdır.
Dördüncüsü: Din hocası sıfatını kullanan kişilerin, kendi alanları dışında kalan ve uzun soluklu bilimsel çalışma gerektiren konularda hiçbir çalışma yapmadan rüyalarla, yakazalarla ve basit düşüncelerle insanlara yol göstermeye çalışmaları, bilim adamlarının mevcut çabalarını sabote etmeye çalışmaktır. Ayrıca bu davranışları, İslam'ın bilime karşı olduğu şeklindeki ithamlara ve algı operasyonlarına koz vermekte, çağımızdaki müslüman imajını kirleterek bütün dünya müslümanlarının geleceğine zarar vermektedir.
Saymaya çalıştığım sakıncalı sonuçları ve benzerlerini hesaba katmak, rüyaya dayalı ilaç önerenlere kesinlikle kanmamak gerekiyor.
Halkı yanlışa sürükleyenlerin de bir an önce işin vehametini kavramalarını ve gafletten kurtulmalarını umuyoruz.
Allahü a'lâ ve a'lem.
28 Mart 2020
Bilal ESEN
Benzer Yazılar:
- ÇÖREK OTU HAKKINDAKİ HADİSLERİ NASIL ANLAYALIM?
- BAZILARI İNSAN OLMAYI KÜÇÜMSÜYORLAR
ilaç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ilaç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ÇÖREK OTU HAKKINDAKİ HADİSLERİ NASIL ANLAYALIM?
Allah Teâlâ’nın insanlara bahşetmiş olduğu gıdalar, umumiyetle, bedene yararlı olmakta ve çeşitli sıkıntıları insandan gidermektedir. Hz. Peygamber (s.a.s) de kendi zamanında mevcut bulunan yiyeceklerin, örneğin bal, sirke ve hurmanın faydalarına dikkat çekmiştir. “Habbetü’s-sevdâ” olarak bilinen ve dilimize çörekotu olarak tercüme edilen bitki de hadislerde yer almaktadır. Bir rivayette “Çörek otunda, ölüm hariç her hastalığa şifa vardır.” buyrulmuştur (Buhari, “Tıb”, 7; Müslim, “Selâm”, 88-89).
Hadislerde çörekotunun faydasından bahsedilmekle birlikte, hangi durumlarda ve ne gibi hastalıklar için, hangi ölçülerde kullanılacağına, ilaç haline nasıl getirileceğine dair bağlayıcı bir açıklamada bulunulmamış, bir formül verilmemiştir. Bu tür meseleler her devrin kendi tıp bilginlerince çözüm üretilebilecek türdendir.
Hz. Peygamberin tıbb-ı nebevi alanındaki tavsiye ve tasarrufları, kendi çağının şartları ve imkanlarıyla çevrili olup bunları, dinî tebliğ ve irşad mahiyetindeki tavsiye ve tasarruflarıyla aynı kategoride değerlendirmek doğru değildir. Rasulullâh (s.a.s), "tabîbel-ebdân" olmaktan ziyade "tabîbe'l-kulûb"tur. Onun gönderilişindeki asıl gaye, maddiyatla ilgili hususlarda rehberlik yapmak değildir. Nitekim ağaçların aşılanmasıyla ilgili bir olayda Hz. Peygamberin (s.a.s), aşılamayla ilgili önceki sözünden vazgeçtiği ve "Siz dünyanızla ilgili işleri daha iyi bilirsiniz" ( أَنْتُمْ أَعْلَمُ بِأَمْرِ دُنْيَاكُمْ) diyerek bu konuda insanları serbest bıraktığı bilinmektedir (Müslim, "Fedâil", 141).
Bazı yiyeceklerin faydalarından söz eden ve tıbbi bilgiler içeren hadisler, Resûlullah’ın sözü olmaları bakımından bir değer taşıdıkları gibi tıp ilminin o devirdeki seviyesini gösteren önemli belgelerdir. Bununla birlikte, yiyeceklerin genel olarak faydalı olması, her şartta ve her insan için keyfi ölçülerde tüketilebilecekleri anlamına gelmemektedir. Bazı durumlarda suyun dahi insana zararlı olabildiği bilinmektedir.
Hz. Ali (r.a), bir hastalık döneminden sonra Peygamberimizle birlikte oturup o devre özgü usullerden biriyle hazırlanmış hurmalardan yemek istemiş, Peygamberimiz ise onu engelleyerek, yeni hastalıktan kurtulmuşken, nekahet döneminde, bunlardan yemesinin uygun olmayacağını belirtmiştir (Tirmizi, “Tıb”, 1). Yine Hz. Peygamberin (s.a.s), “Hastalarınızı yemek yemeye zorlamayın, Allah onları yedirir içirir” (Tirmizî, “Tıb”, 4; Hâkim, Müstedrek, I, 501 (Hadis n: 1296) şeklindeki sözü, hastaların tüketeceği gıdaların ölçülü olması gerektiğine ve bir kısım yiyeceklerin kimi zaman zararlı dahi olabileceğine işaret etmektedir.
Zamanımızda çeşitli yiyeceklerin, normal bir gıda olarak tüketilmesi haricinde, bir hastalığın tedavisinde ilaç olarak kullanılması ancak bugünün tıbbi bilgileri ışığında, günümüz teknolojileri kullanılarak, alanında ehil sağlık kurumlarının ve doktorların tavsiyesi ile gerçekleştirilebilir. Kaldı ki, normal gıda tüketimlerinde dahi bazı dikkat edilmesi gerekenler var ise, bu konuda uzmanların uyarı ve tavsiyelerine kulak vermek, dinimizdeki “canı muhafaza” ilkesinin bir gereğidir.
Tıp ve kimya gibi ilimleri okumamış, dolayısıyla doktorluk için liyakati bulunmayan kimselerin önerilerine itibar ederek bir takım gıda maddelerini ilaç biçiminde kullanmanın, Yüce Allah’ın verdiği sağlık nimetini korumamak ve tehlikeye atmak anlamına geleceği kanaatindeyiz.
Kendi maddi çıkarları ve ticari kârları için insanların sağlığını tehlikeye atmayı göze alanların bulunabileceğini hatırda tutarak, bunların istismar ağına düşmemeye gayret etmek gerekir.
15.04.2015
Dr. Bilal ESEN
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
