Faiz hakkında "nas" var mı?

Bu soruya cevap verebilmek için öncelikle, hangi mal ve hangi işlemin faizle ilişkisinin sorulduğunu netleştirmek gerekir. Şayet; altın, gümüş, buğday, arpa, tuz ve hurmanın mübadelesinden söz ediyorsanız bu tür malların mübadelesinde söz konusu olan faiz hakkında "nas" vardır, diyebilirsiniz. Çünkü faizle ilgili hadiste bu 6 madde sayılıyor. Herhangi bir ayet ya da hadis, belli bir olayı doğrudan, açık ve kesin olarak kapsıyorsa ona nas denilebilir. Açık ve kesin olmayan ayet ve hadisler ise fıkıh usulü ıstılahında nas değildir.

Bu noktada kağıt paraların ya da kaydi paraların mübadelesinde ve bugünkü bankacılık, sermaye piyasaları, alışveriş çeşitleri, sigorta gibi hususlarda gündeme gelen türlü türlü "faiz"lerin her biri hakkında "nas" var, diyebilir misiniz? Şu bir gerçek ki, bu tür mal ve işlemlerde faizin bulunduğuna ve caiz olmadığına fetva verirken, nassın kendisiyle değil, nastan çıkarılan yorumlarla, başka bir deyişle ictihadla ve kıyasla karar veriliyor.

İctihad ve kıyas söz konusu olunca, insanın/müctehidin zannî ve indî kanaatleri devreye giriyor. Geçmişteki mezhepler de, o altı madde dışındaki maddelerde faiz olur mu, faizin illeti nedir? gibi meselelerde birbirinden farklı bir sürü ictihad ortaya koymuşlardır.

Her ne kadar günümüzde bazıları, konuştukları her konuda, kendilerinin doğrudan nassa dayandıklarını iddia edip mezhepleri reddetseler de onlarınki de birer ictihaddan/yorumdan ibarettir. Farkları, kendi kişisel yorumlarını nas yerine koymak. Halbuki klasik mezhepler, naslarda açıkça hükmü bulunamayan hususlarda, kendi yorumlarını nas yerine koymamak için ictihad ve kıyas gibi kavramları kullanıyor ve şer'î hükümler arasında mertebe farkını gözetiyorlardı. Bu usulden mahrum olanlar, ilmin bereketinden de mahrum kaldılar. Mezhepleri reddetmek, doğrudan nassa dayanmak anlamına gelmiyor. Aksine kendi yorumunu şâriin nassı mertebesine çıkarma hadsizliğini beraberinde getirebiliyor.

Kısacası bugün çok çeşitli alanlarda karşımıza çıkan faiz meselelerinde çoğu kez nasla değil kıyas ve ictihadla hükme ulaşıldığı çok açık. Peki, kıyas gibi zannî bir delille sabit olan bir yasak, hüküm dereceleri bakımından "haram" mıdır, yoksa "tahrimen mekruh" mu ya da başka bir şey mi? Hani bazıları, kat'i delil olmadıkça "haram" diyemeyiz, diyorlardı ya. İşte o mesele. Bu hususun da ayrıca düşünülmesi gerekir.

Benzer yazılar:

- HIRSIZLIK HAKKINDA “NAS” VAR MI?

“Nas” tartışmalarına yeni bir katkı: Peygamberimiz bile diyor ki; ALLAH’IN HÜKMÜYLE HÜKÜM VERME! KENDİ HÜKMÜNÜ VER!





3 yorum:

  1. Maşallah harika bir çalışma

    YanıtlaSil
  2. Dayıcım tam olarak ne diyon?günümüzde bankalardan çektilen krediler haklarında kesin nas olmadığı için haram değildir mi diyeceğiz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önce, her meselede "nas" bulunmadığını bir anlayalım. Ondan sonra daha sağlıklı düşünürüz.

      Sil