Velhasıl bedeni camiye girmiş ama ruhu dışarıda kalmış.
Bu mu itikaftan anlaşılması gereken? İtikafı bozmuyor mu bu paylaşımlar?
Böylelerinin derdi itikaf mı yoksa başka bir şey mi?
Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklendiyse sonrakiler de yanlış iliklenir. Bunun çaresi geriye dönüp iliklemeye baştan başlamaktır.
Hele bir de başkasının gömleğini giyiyorsak ve o gömlek de yanlış iliklenmiş idiyse, gömleğin yırtılıp parçalanmasını dahi göze alarak o yanlışı düzeltmek gerekir.
Başkasının gömleğini kendimize uyduracağız diye eğilip büzülmenin ve kendimizi âleme güldürmenin lüzumu yok.
Yanlışın neresinden dönülse, kârdır.
Zamanımızda böyle yerlerin, sadaka sevabı kazandıran merkezler olduğunu söylesek, yanlış olmaz.
Bir nevi sadaka kutusu bunlar.
Geri dönüşümü maksimum düzeyde sağlamak, tabiatı kirletmeden ve tahrip etmeden, temiz bir çevre ve medeniyet kokan şehirler kurmak, en çok müslümanlara yakışmaz mı?
#geridönüşüm
#sıfıratık
Atık Getirme Merkezi
Bir müslümanın hangi işleri yapmasının caiz olduğu veya olmadığı gibi hususlar, esas olarak fıkıh kitaplarından, ilmihallerden öğrenilir. Yine ibadetlerle ilgili hükümler de o kitaplardan öğrenilir.
Fıkhi hükümler; menkıbe kitaplarından, şiir, hikaye ve kıssa kitaplarından ya da bilmem kimin rüyalarından öğrenilemez. Bunlardan öğrenmeye ve başkalarını da bunlara göre yönlendirmeye çalışmak doğru değildir. Hikayelerin ve menkıbelerin amacı bilgi vermek değil, olsa olsa düşündürmek ve ibret almak olabilir. Onların bağlamı farklıdır, bilgi kaynağı değildirler.İlahiyat fakültelerinden mezun olanlar; din görevlisi, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni, vaiz, müftü... oluyorlar mı? Evet.
Zekat, sadaka, akika, adak, su kuyusu, burs ve benzeri alanlarda organizasyonlar yapan vakıfların ve yardım kuruluşlarının işlemleriyle ilgili açıklığa kavuşmayı bekleyen birçok dinî mesele var. Bunların sadece kurbanla ilgili olanlarından bir kısmına bu yazıda dikkat çekmek istiyorum.
Bazı özensizlikler bu kurban bayramında da değişmedi.
Hâlâ kurban organizasyonlarında niyetin yeterli olduğunu söyleyip duran ve hiçbir vekalet sözleşmesi yapmayanlar, vekaletin kapsamını netleştirmeyenler var. Bu işin adı vekaletle kurbansa, vekalet akdinde sarahaten veya delaleten icap ve kabul olmalı. Vekaletin kapsamı net olmalı. Sırf niyet değil tarafların beyanları olmalı.
Kurban organizasyonunda merkez kavram vekaletse, bu bir akittir. Tıpkı avukata verilen vekalet gibi. Miras paylaşımındaki vekalet gibi. Bunun şartı şurtu olur. Çerçevesi çizilmiş olur. Daha önce bu konuda "Kurban Organizasyonlarında Şeffaf Sözleşme" başlıklı bir yazı yazmış ve blog sayfama koymuştum.
Bazılarıysa vekalet kavramından söz etmeden sadece "bağış"tan bahsediyorlar ki, kurban organizasyonları kapsamında birbirinden ayrı birçok iş ve işlemin gerçekleştiği düşünüldüğünde bağış kavramı çok naif kalıyor ve anlaşılmaz hale geliyor.
Ayrıca bazı vakıflar "biz sizin adınıza kurban satın alıp kesmiyoruz, kendi malımızı size satıyor ve bunu kurban olarak kesiyoruz" diyorlarmış ki, o takdirde kurban organizasyonu sırf bir vekalet olmaktan çıkıyor ve bir alım-satım akdine / ticarete dönüşüyor. Zincir marketlerin kurban organizasyonlarında gündeme gelen dinî meseleler ise başka bir yazının konusu.
Sahi kurban organizasyonlarında asıl olan nedir?
Vekalet akdi mi? Alım-satım (bey') akdi mi? Hizmet (icare) akdi mi? Hibe (bağış) mi?
Bu konunun fıkhi çerçevesini ortaya koyan ilmî bir çalışma ya da resmi bir metin gören varsa haber vermesinden memnun olurum.
Daha da garip olan şudur: bazı vakıfların bağlı olduğu bir cemaatin ilmihal kitabında, vakfa yapılan bağışlar vakıf reisinin mülkü olur, deniyor ki, artık burası din istismarının dip yaptığı noktadır.
Demek ki vakıfların ve yardım kuruluşlarının icraatlarıyla ilgili yıllardan beri hâlâ bir teâmül/örf oluşmamış.
Böylesine kafa karışıklığının olduğu bir zeminde, bir an önce "yardım kuruluşları fıkhı" diye veya buna benzer bir başlıkla bir fıkıh oluşturulamazsa, girişilecek her işte birtakım soru işaretleri bulunmaya devam edecektir.
Velhasıl,
- Kimisi kurban organizasyonuna "bağış" ismini veriyor
- Kimisi "vekaletle kurban" diyor.
- Kimisi kurban organizasyonunun şartlı bağış kapsamında olduğunu söylüyor.
- Kimisi, biz sizin adınıza kurban satın almıyoruz, kendi malımızı size satıyoruz, diyor.
- Kimisi "dernek alındı makbuzu"yla kurban topluyor
- Kimisi, vakfa bağışlananlar vakıf reisinin mülkü olur, diyor.
- Kimisi "kesimsiz kurban" diye bir kavram icat etmiş.
- Kimisi, kurban etlerini satıyor, bunun ticaretini yapıyor.
- Kimisi, kesmeye söz verdiği kurbanları kesmiyor.
- Kimisi 2009 yılında başlayan kurban yolsuzluğu operasyonunda soruşturma geçirmiş ve hatta ceza almış.
- Kimisi teberrük kurbanı, ihtiyat kurbanı ve temsil kurbanı gibi kavramlar icat etmiş.
- Kimisi kurban etlerini, gittiği ülkelerdeki devlet erkanına ve zenginlere de yediriyor. Halbuki kampanya afişlerinde, açlık çeken insanların fotoğraflarını kullanmış ve muhtaçlara vereceğiz diye kurban parası toplamıştı.
-Kimisi kurbandan artan paraları genel mülkü gibi görüp kendi cemaatinin diğer kuruluşlarına, tv'sine aktarıyor.
...
- Ve neredeyse hiçbiri, kurban için para yatıranlarla, yukarıdaki konulara ilişkin bir sözleşme imzalamamış ve net bir sözleşme metnine sahip değil.
Öyleyse kurban organizasyonlarıyla ilgili bir örf oluştuğunu ve vatandaşın vekalet vermesine bile gerek olmadığını, vekalet verse bile umumi vekaletin yeterli olduğunu nasıl söyleyebiliriz?
Tarafların kendilerinin bile tam olarak kavrayamadıkları bu tür işlerin daha şeffaf hale getirilmesi ve bir an önce fıkhının yazılması gerekmiyor mu?