Özellikle Ortadoğu’daki son zulümler, ülkemizdeki bazı ikiyüzlülükleri ortaya çıkardı. Sözde, zulme karşı çıkan ve boykot çağrısı yapanlardan bazılarının, hakikatte boykot etmedikleri, zulmü destekleyenlerle ticari ilişkilere devam ettikleri, görüldü. Tabi bunlar bir anda olmadı. Öteden beri, Müslümanlığı sırf bir tarafgirlikten ve sen-ben kavgasından ibaret sanan samimiyetsiz kişiler bu kesimi yönlendirdi. Boykot konusunda da böyle oldu. Kimileri zulmü destekleyen firmaların ürünlerini, telefonlarını, lüks otomobillerini... satın almaya devam ettiler. Şu aşamada, boykot konusunda sessiz kalanlar, o tutarsız Müslümanlardan daha dürüst gözüküyorlar.
Elbette, küresel çaptaki kötülüğün mimarlarının Müslümanlardan daha ahlaklı olduğunu söylemek haksızlık olur. Fakat bazı Müslümanların hem İslam ve ahlak davasından söz etmeleri hem de buna aykırı davranmaları çok dikkat çekiyor. Ahlak davası olmayanların yanlışları bu kadar sırıtmıyor.
Kanaatimce çağımız Müslümanlarını yozlaşmaya götüren bazı sebepler şöyle sıralanabilir:
1. Uyarma ve Nasihat Kültürünün Zayıflaması
Son birkaç asırdır artan bireyci yaklaşımlar nedeniyle artık başkasından akıl almak zül addedilir oldu. Herkes en iyisini kendinin bildiğini ve yaptığını sanıyor, kendi kafasının hatasız çalıştığı zehabına kapılıyor. Bu hastalık Müslümanlara da sirayet etti. Nasihatin fayda etmediği görülünce, buna bağlı olarak, uyarma kültürü (emri bil maruf nehyi anil münker) de ortadan kalkmak üzere. Hâlbuki akıl akıldan üstündür, diye bir deyim var. Buna uyulmayınca toplumda otokontrol ortadan kalkıyor ve yanlışlar sürekli tekrar ediyor. Örneğin bağış toplayıp hayri hizmetler yaptığını iddia eden kuruluşlara bir bakın, oralarda, yanlış yapıp yardım ve vakıf paralarını usulsüz harcayanlar mı daha çok tepki görüyor yoksa onları uyaranlar mı?
2. Bir Gruba Mensubiyetin Tek Başına Yeterli Olacağı Aldanışı
2. Bir Gruba Mensubiyetin Tek Başına Yeterli Olacağı Aldanışı
Genel olarak Müslüman toplumun bir ferdi olmak, daha özelde ise belli bir dinî gruba mensup olmak, kimilerini aldatıyor. Sırf oraya mensup olmakla kendilerinin daha ahlaklı sayılacağını ve kurtuluşa ereceklerini sanıyorlar. Hâlbuki esas olan iman ve ameldir. Müslümanlar arasında bulunmak, mutlaka erdemli olmak anlamına gelmiyor. Tavır ve davranışlarımıza İslam ahlakı yansımış mı, buna bakmak gerekiyor. Bir kişi amel bakımından geride kaldıysa, bir gruba mensubiyeti, nesebi ve soyu onu manen ilerletebilir mi?
3. Kendisinin Değil Başkalarının Günahlarıyla Meşgul Olma Tavrı
3. Kendisinin Değil Başkalarının Günahlarıyla Meşgul Olma Tavrı
Bazı müslümanlar kendi hatalarını bırakmış sürekli başkalarının yanlışlarıyla meşgul oluyorlar. Sosyal medyanın yaygınlaşması, bunu daha da artırdı. Böyle bir tavır dindarlığa hiçbir artı katmıyor. Tam tersine içteki çürümeyi arttırıyor. Sanki Yüce Allah bu dini müslümanlar uygulasın diye değil de başkaları uygulasın diye göndermiş (!) Bu durum öyle trajik bir boyuta ulaşmış ki, mesela zamanımızda güya değerler eğitimi veren ve içki kumar gibi kötü alışkanlıklara karşı çıkan bazı vakıf ve dernekler, dinen kumar sayılan toto, loto gibi kumarları oynatan ve oynatmaya devam eden kuruluşlardan bağış kabul ediyorlar. Kumar çarkı döndükçe bunların vakıf ve dernekleri de gelir kazanıyor. İnanılır gibi değil. Kumara karşı çıkması gerekenler, kumar parasıyla finanse oluyorlar.
4. Sıkıntı ve Acıları Bahane Ederek Ahlaki Sınırların Çiğnenmesi
4. Sıkıntı ve Acıları Bahane Ederek Ahlaki Sınırların Çiğnenmesi
Zamanımızda Müslümanların bulunduğu coğrafyalarda büyük sıkıntıların olması ve acıların yaşanması karşısında bazı Müslümanlar ahlaki sınırları aşabilecekleri yanılgısına kapılıyorlar. Bu acıları bahane ederek kendilerine düşman addettikleri kesimlere hatta kendilerinden olan Müslümanlara karşı bile bütün ahlak sınırlarının ötesinde saldırılarda bulunuyorlar. Yalan, dolan, hile, iftira… sanki helal hale geliyor. Hâlbuki Yüce Allah, düşmanınız bile olsa, bir topluluğa karşı duyduğunuz kin sizi adaletsizliğe sevk etmesin, buyurmuştu.
5. Kendisinin ve Yakınlarının Çıkarı İçin Ahlaki Değerlerin Çiğnenmesi
5. Kendisinin ve Yakınlarının Çıkarı İçin Ahlaki Değerlerin Çiğnenmesi
Maalesef zamanımızdaki çoğu Müslüman, başkasına söylediği ahlaki değerleri kendisi ve yakınları hakkında unutuyor. Kul hakkını çiğnemek, torpil, rüşvet, devlet malına ve vakıf malına hıyanet gibi hususlar hep başkalarına mı haram? Kendi yakınları söz konusu olduğunda da bunları hatırlayabilen kaç Müslüman kaldı? Hâlbuki Yüce Allah, bize, kendimiz, akrabalarımız… aleyhine de olsa, adil ve dürüst olmamızı emretmemiş miydi?
Umarım Müslümanlar en yakın zamanda akıllarını başına toplarlar ve bu tutarsız tavırlarından vazgeçip Müslüman gibi Müslüman olurlar.
Günahını terk edip tövbe eden kimse, hiç günah işlememiş gibidir.
Umarım Müslümanlar en yakın zamanda akıllarını başına toplarlar ve bu tutarsız tavırlarından vazgeçip Müslüman gibi Müslüman olurlar.
Günahını terk edip tövbe eden kimse, hiç günah işlememiş gibidir.

Hocam kaleminize sağlık çok güzel bir yazı olmuş emeğinize yüreğinize bereket olsun selamlar saygılar sunuyorum hayırlı günler
YanıtlaSil