TÖVBE ve İSTİĞFÂR, ŞİMDİ DEĞİLSE NE ZAMAN?

Felaketler üst üste gelmeye başladı. Dayanılmaz acılar yaşanıyor. Tam olarak bilemiyoruz, bunlar hangi hikmetten ötürü oluyor.
Kainatta geçerli kanunların işlediğinde şüphe yok. Biz ise elimizden gelen tedbirleri almakla mükellefiz. Bu bizim vazifemiz.
Konunun bir boyutunda dünyevi görevlerimizi yerine getirip getirmediğimiz meselesi var. Bir başka boyut ise bütün bu olanları dünya-ahiret yolculuğu bakımından anlamlandırmak.
Unutamayacağımız bir gerçek şu ki; Kur'ân bize, eski ümmetler zamanında bazı tabii felaketlerin bir ilahi uyarı veya ceza olarak başa geldiğini bildiriyor. Elbette şimdiki felaketlerin böyle olduğuna dair elimizde bir bilgi yok, vahiy yok. Dolayısıyla bunların ilahî ceza olduğu iddia edilemez.
Yine de insanın, hiç bir ihtimali tamamen göz ardı etmemesi iyi olur. Belki de bu tür hadiselerin kişilere göre farklı durumları vardır; Kimine ikaz olan, kimine bir azap, kimine bir rahmet... olabilir.
Hiç değilse, madem ki bir anda böyle onbinlerce ölümle karşılaştık, ölüm bize kendini güçlü bir şekilde hatırlatmıştır. Öyleyse artık ölüm ve sonrası hakkında daha çok düşünmemiz lazım değil mi?
Ahiret inancımızın gereği olarak ölüm sonrasına daha iyi hazırlanmamız lazım. En başta, bugüne kadar işlediğimiz günahlardan ciddi şekilde tövbe etmemiz lazım. İstiğfar etmek, Allah'tan af istemek lazım. Sonra da ibadetlere devam ederek, hayır ve hasenâtı çoğaltmak lazım. Malını infak etmek lazım.
Nitekim Kur'ân'da, başa gelen büyük musibetlere rağmen tövbe etmeyen, inancı bozuk münafıklar hakkında şöyle buyruluyor: "Görmüyorlar mı ki her yıl bir veya iki defa musibetlerle sınanıyorlar da yine tövbe etmiyorlar ve ibret almıyorlar." (Tevbe sûresi 126. Ayet)
Bunun gibi ayetler, musibetlerden sonra aklını başına toplama ve tövbe etme konusunda bize de bir mesaj vermektedir. Ölümün olanca sesiyle haykırdığı bir zamanda, ölümden sonrası için hazırlanmayacağız da başka ne zaman hazırlanacağız? Tövbe ve istiğfar her zamankinden daha çok anlamlı şimdi. 
Bir de şu var. Yüce Allah Kur'an'da şöyle buyuruyor: "Tövbe edip dururlarken de Allah onlara azap etmeyecektir." (Enfâl sûresi 33. Ayet)
Bunu şöyle anlayabiliriz. İstiğfara devam edenlerin başına da dünyevi felaketler gelebilir fakat bunlar azap değildir. Yukarıda dediğimiz gibi kimine azap olan kimine rahmet olabilir. Görünüşte aynı felaketi yaşayanların karşılaştıkları sonuçlar farklı olabilir. Sonuçta bir gün herkes ölümü tadacaktır. Kimi rahmetli olacak kimi azaba müstehak olacaktır.
Biz daima tövbe ve istiğfara devam edenlerden olalım ki, başımıza gelenlerin azap olmadığından emin olalım. Musibetler rahmete dönüşsün. Çünkü ayet, tövbe ve istiğfara devam ettikçe başımıza azap gelmeyeceğini haber veriyor. İnandık, iman ettik.
Haydi öyleyse, mübarek ramazan ayı da yaklaşmışken kendimize yeniden çeki düzen verelim, tövbelerimizi arttıralım.
Ümidimiz şu ki, tövbe ettikten sonra silinmeyecek bir günah yoktur. Yeni bir başlangıç yapanlar için rahmet kapıları sonuna kadar açıktır. Allah Teâlâ, kendine inananları asla hayal kırıklığına uğratmayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder