BİR BİD'AT UĞRUNA HAYVAN KATLETMEK

Kimileri, Peygamber kurbanı diye bir şey uydurmuşlar. Büyükbaş bir hayvanın her bir hissesini 28 paya bölmüşler, toplamda tam 196 kişiden para toplayıp bununla bir büyükbaş keseceklermiş. Halbuki, bir hisse birden fazla kişinin parasıyla kesilirse kurban sayılmaz. Buna "kurban" ismi verilemez. Bir bid'at uğruna hayvan katledilmiş olur. Bu tür hareketler din sömürüsü değil de nedir? Kurs veya öğrenci yurdunda et ihtiyacı olup bağış toplamak isteyenler, et istiyoruz diye kampanya yapabilirler. Buna kurban adını vererek zihinleri bulandırmanın ve kurbanın mahiyeti hakkında insanları yanlış yönlendirmenin manası nedir?

Maalesef geçmişten beri din istismarcıları boş durmuyorlar. Milleti sömürmek için sürekli bir şeyler uyduruyorlar. İstismarcı bazı örgütlerin yapısı dağıldı ama ahlakı ve yöntemleri demek ki hâlâ yaşıyor. Bunlara karşı uyarıda bulunmak ise her müslümanın vazifesi.

Yukarıdaki örnekte olduğu gibi, ülkemizde bazı yerlerde de birçok insandan para toplanarak, "caminin kurbanı", "kursun kurbanı" veya "afet kurbanı" diye kampanyalar yapıldığını duyuyoruz. Oysa kurban insanın/gerçek kişinin ibadetidir; insan olmayanların, binaların ve tüzel kişilerin kurbanı mı olur? Bir hisseye birden fazla kişi ortak olursa, böyle kesilen hayvan kurban sayılır mı? Sırf kan akıtmak bir ibadet değil.  Kurban şartlarını taşımayan bir kan akıtmaya  yücelik atfetmek, dinimizde yoktur. Kurbanın bir değerinin olması, dine uygun olmasına bağlıdır. Bir de bu kampanyaların sözde dinle ilgili kişiler tarafından yürütüldüğünü duymak, tamamen hayal kırıklığı meydana getiriyor.

Artık din konusunda böyle insanlara nasıl güveneceğiz de kurbanımızı veya başka ibadetlerimizi bunlara emanet edeceğiz? Bunlar birkaç tane değil ortalıkta böyleleri dolu. 

Şu sosyal medyada gezinirken bile şimdiye kadar adını sanını hiç duymadığımız onlarca kuruluşun kurban reklamlarıyla karşılaşıyoruz. Bunlar dinî ahkamı ne kadar biliyorlar? Ne kadar güvenilirler? 

Müslümanlar olarak dolandırıcılara karşı çok uyanık olmamız lazım.








AVUCUNDA KOR TUTMAK GİBİ

Devlet malını yönetirken...
Vakıf malını yönetirken...
Zekat, kurban... vekaletlerini yönetirken...
Aynı sırat köprüsünden geçer gibi bir hassasiyet gerekiyor. Bu hassasiyeti gösterebilenler, inşaallah yaptıkları o önemli işlerin mükafatını da ahirette kat kat alacaklardır. Mazlumların, muhtaçların ve yetimlerin hayır duaları onlarla olacaktır.
Bir iş ne kadar önemliyse karşılığı da o denli büyüktür. İşte o yüzden Peygamberimiz (s.a.s), ahiret gününde o büyük hesap meydanında herkes ateşten kavrulurken özel bir gölgede gölgeleneceklerin başında "âdil devlet başkanı'nın olacağını haber verdi.
Öte yandan bu önemli işlerde hassasiyet göstermeyip şeytana ve nefislerine uyanlar da, o denli büyük azaba uğrayacaklardır. Maazallâh!

Bu konuda gösterilecek hassasiyete bir örnek, Hz. Ömer'in meşhur, devlet mumu hikayesidir. 

VEKÂLETLE KURBAN FIKHINDAN... 2) Öğrenci yurtları için, vekâletle kurban kampanyası yapmak

Normal şartlarda öğrenciler tarafından tüketilmek üzere kurban eti bağışlanabilir ve yurdun bağlı olduğu kuruluş da, bu doğrultuda kurban bayramı kurbanı (udhiyye) için kampanya yapabilir. Çünkü bu kurbandan, zengin-fakir, herkese ikram edilebilir.

Ancak,

Öğrencilerden yemek gibi masraflar için yurt ücreti alınıyorsa, hüküm değişir:

a) Ticari olarak işletilen bir yurdun yemeklerinde kullanılmak üzere kurban kampanyası yapılamaz. Çünkü idare, zaten o yemeklerin ücretini öğrenciden almaktadır. Yapılan sözleşme gereği öğrenci ücretini ödeyecek, idare de buna göre bir yemek menüsü hazırlayacaktır. Şayet idare, bazı yemekleri bağışlanan kurban etlerinden karşılayacak olursa, o takdirde kendi cebinden çıkması gereken parayı, bağışlardan ödemiş olur. Dolayısıyla aslında burada kurban bağışı, öğrencilere değil idareye fayda sağlamış olur. Öğrencilerin yediği değişmezken, idareye kalacak kâr artmış olur. Hâlbuki vatandaşlar kurbanları, idarenin kârı artsın diye değil öğrenciler için bağışlamışlardır. Aksi bir uygulama, vekalet ahkamına aykırıdır.

b) Yurt, ticari olarak değil de, bir eğitim hizmeti ve sosyal yardım biçiminde faaliyet yürütüyorsa yani, öğrencilerden ücret almıyor veya cüzi bir ücret alıyor da geri kalan masrafların bağış ve yardımlarla karşılanacağını onlara bildiriyorsa, o takdirde bağışlanan kurban etlerini yemeklerde kullanması mümkündür. 

Peki, bir öğrenci yurdunun ticari olup olmadığı nasıl anlaşılır?

Bu konuda sadece adına veya vergi levhasına itibar etmek yeterli olmayabilir. Adı vakıf ya da STK yurdu olmasına rağmen, ticari amaç güdenler olabilir. Örneğin, ticari olarak işletilen bir yurtta öğrenciden alınan bir ücretle, aynı veya yakın kalitede hizmet veren bir vakıf ya da STK yurdunda öğrenciden alınan ücret birbirine yakın ise demek ki bu da ticaridir. Böyle bir vakıf ya da STK, o öğrenci yurdu için kurban kampanyası yapamaz, yapmamalıdır. Aynı yemek için hem vatandaşlardan bağış toplamak hem öğrencilerden ücret almak dürüstlüğe yakışmaz. Öğrenciden ücret alınmasına rağmen yemekler kurbanlardan karşılanacak olursa, o takdirde yemek ücretlerini o oranda iade etmek veya indirim yapmak gerekir.

Şu da var ki, böyle bir yurtta, öğrenciler için bağışlanan kurban etleri, normal menüde kullanılmazsa, günlük menü haricinde, farklı zamanlarda öğrencilere özel ve müstakil ziyafetler şeklinde verilecek olursa, Allahü a’lem, bunda beis olmaz.

VEKÂLETLE KURBAN FIKHINDAN... 1) Kurban etlerinin dağıtılabileceği yerler

Kurban ahkamı başka, vekâlet ahkamı başkadır. Mesela,
Kurban bayramında kurbanını (udhiyyeyi) kendisi kesen biri, bunun etinden bir kısmını fakirlere dağıtıp geri kalanından yiyebilir, istediğine verebilir hatta zengin dostlarına bile ikram edebilir.
Ancak;
Vekalet yoluyla kurban kesip dağıtan bir kuruluş, etleri istediği yere dağıtamaz. Nereye dağıtmak üzere kampanya yapmışsa ancak o yönde dağıtması ve sözünde durması gerekir. Vekalet verenlerin haberi ve izni olmadan kendi kendine tasarruflarda bulunamaz. Mesela, "ihtiyaç sahiplerine dağıtıyoruz" diyerek vekalet alan bir kuruluş, kestiği kurbanların etlerinden kendi personeline yediremez, zengin sayılanlara yediremez, gittiği ülkedeki devlet erkanına ziyafet çekemez. Kısacası ihtiyaç sahibi olup olmadığına bakmaksızın rastgele bir dağıtım yapamaz.
İhtiyaç sahipleri için toplanan kurban etleri, genel olarak öğrenci yurtlarına ve kurslara da verilemez. Çünkü buralarda barınanlar arasında maddi durumu zayıf olanlar bulunabileceği gibi kendisinin ve ailesinin maddi durumu çok iyi olanlar da bulunabilir.
Yine "okuldaki/kurstaki öğrencilere yedireceğiz" diyerek kurban vekaleti alan bir kuruluş, bu kapsamda olmayanlara, hocalara, memurlara ve kendi ihvanına bu etlerden yediremez. Etleri satıp okulun/kursun tadilat işlerine harcayamaz.
Aksi halde vekalet ahkamına aykırı davranmış, kendine vekalet verenlerin güvenini kötüye kullanmış ve emanete hıyanet etmiş olur.
Kurban eti, kuruluşun bir "gelir"i değildir. Adresine ulaştırmak üzere teslim aldığı bir "emanet"tir.

Kurban, ancak dine uygun olursa kurbandır.

"Afet kurbanı" diye bir adet çıkmış.
Ortaklaşa toplanan paralarla bir veya bir kaç hayvan kesilip gelenlere ikram ediliyormuş. Akan kandan medet umuluyormuş.
Halbuki, sırf kan akıtmaya bir yücelik atfetmek, dinimizde yoktur. Kurbanın bir değerinin olması, dine uygun olmasına bağlıdır.
Mesela, kurban sayılabilmesi için, bir büyükbaş hayvanın yedide bir hissesi veya bir küçükbaş hayvan, "bir" kişi adına kesilmelidir. Çok kişiden para toplanıp bir hisse, ortaklaşa kesiliyorsa bu, kurban değildir. Sırf hayvan kesimidir. İslam'da böyle bir kurban yoktur.

Böyle kan akıtmanın dinî bir değeri olmadığı gibi başkalarına ikram edilmezse sevabı da olmaz.

İÇKİ İÇMEK Mİ?

 Alkol kullanıp da rezil bir anısı olmayan yoktur, diyorlar.

Gerçekten de;

hem mala zarar

hem sağlığa zarar

hem aileye zarar

hem çocuklara zarar

hem çevreye zarar

hem insanlarla ilişkilere zarar

hem insanın kendi onuruna zarar

hem de Allah'ın (cc) yasakladığı bir günah.

Şu kısacık dünya hayatı bitip Allah'ın huzuruna vardığında, insanı mahcup edecek işlerden biridir, alkol kullanmak.

Değer mi?

ALINTERİNE SELAM OLSUN, ONUN DEĞERİNİ KİMSE BİLMESE ALLAH (cc) BİLİR!

 Yeterli bir kazanç elde edebilmek, kendisinin ve ailesinin geçimini temin edebilmek için her insanın yaşadığı nice acı-tatlı tecrübeler vardır. Genellikle zorluklar hatırlanır hep. Çünkü hayat mücadelesi zordur. Başarmak için, zorlukları aşabilmek ve azimle çalışmak gerekir. Kimi zaman kıtlık çekilir, kimi zaman insan kahrı çekilir. 

Bir de kalbinde Allah korkusu olanların, kazanırken haramdan uzak durmaları, günahlardan uzaklaşmak için, başkalarına göre, iki kat gayret sarf etmeleri gerekir. Zaten zamanımızda helalinden kazanmak ve aldığı ücreti/maaşı helal ettirebilmek adeta büyük bir savaşı kazanmak gibi çetin bir iştir.

İşte tüm bu aşamalar boyunca ortaya konan emek, mübarektir. Bu emekle kazanılan helal rızık, inşaallah hem bu dünyada bir azığımız hem de öbür dünyada kazancımız olacaktır. Biliyoruz ki, Müslüman sırf belli iyilikleri yaparak sevap kazanmaz; harama gitme imkanı varken ondan vazgeçip helal ile yetinmek de cennetin kapılarını açar.

Bu vesileyle, alın teriyle çalışıp sırf helalinden kazanayım diye türlü türlü sıkıntılara sabredenleri, harama el uzatmayanları, daima Allah'ı ve ahiret gününü hatırlayıp hiçbir garibanın gönlünü kırmadan, tüyü bitmedik yetimin hakkına zarar vermeden geçimini sağlamaya çalışan, dürüst ve namuslu bütün güzel insanları selamlıyorum.

 Bilal ESEN

1 Mayıs 2024