Birisi çıkmış demiş ki; her şeye yasak her şeye haram diyorlar, içkinin haram olduğu Kur'ân'da geçmiyor.
Sonra güya sözlerine açıklık getirmiş ve; Kur'ân içkiden uzak durun, diyor ama kesin yasak anlamında haram değil, demiş.
Halbuki Kur'ân;
İçkiyi bırakın, demiş.
İçki şeytan işi bir pisliktir, demiş.
İçki yoluyla şeytan aranıza düşmanlık ve kin sokmak ister, demiş.
İçki sizi Allah'ı anmaktan uzaklaştırır, demiş
İçki sizi namazdan uzaklaştırır, demiş.
Ardından da Kur'ân, anlamayan kalmasın diye bir daha vurgulayıp müslümanlardan söz istemiş: "Artık içkiden vazgeçtiniz değil mi?"
Sonra Allah (c.c.) insanlara bir Elçi göndermiş ve o elçi Hz. Muhammed (s.a.s.) buyurmuş ki;
“Her sarhoşluk veren şey hamrdır (şaraptır), her hamr da haramdır.”
“Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır.”
Bir de Peygamberimiz içkiyle ilgili şu on kişiye lânet etmiş:
"Şarap yapmak için sıkana ve sıktırana, içene ve sâkîlik yapana, taşıyana ve taşıtana, satana ve satın alana, bağışlayana ve parasını yiyene.”
Şimdi bütün bunları anlamayıp hâlâ içkinin İslam'da kesin yasak olmadığını söyleyebilmek için insanın ya anlama kabiliyetinin sıfır olup akılsız olması ya da anlamamakta inat edip inadını ilahlaştırmış olması gerekir. İnat uğruna Kur'an'ı bile çarpıtmak ne büyük cüret!
Böyle bir çarpıtmanın vebalinin büyüklüğünü biz hesaplayamayız. Belki de, günah işlediğinin farkında olup ömür boyu sarhoş dolaşan biri bile bu kadar günah işlemiş değildir.
Allah bizi, kendi çıkarları için Kur'an'ı çarpıtanlardan uzak eylesin.
ULU ORTA TEKBİR GETİRİP DİN ADINA GÜRÜLTÜ YAPANLAR
Ebû Musa el-Eş'arî (r.a.) anlatıyor: Bir yolculuk esnasında Hz. Peygamber (sav) ile beraberdik. Her bir tepeye çıktığımızda (yüksek sesle) tekbir getiriyorduk. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
“Kendinize gelin! Siz sağır olan ve burada bulunmayan birisine seslenmiyorsunuz. (Bilakis) Her şeyi işiten, gören ve çok yakın olan Allah'a sesleniyorsunuz.”
(Buhârî, Tevhîd, 9; Hadislerle İslam, DİB, I, 207, 211; II, 55; VII, 90)
“Kendinize gelin! Siz sağır olan ve burada bulunmayan birisine seslenmiyorsunuz. (Bilakis) Her şeyi işiten, gören ve çok yakın olan Allah'a sesleniyorsunuz.”
(Buhârî, Tevhîd, 9; Hadislerle İslam, DİB, I, 207, 211; II, 55; VII, 90)
DİN ADINA LÜZUMSUZ GÜRÜLTÜ YAPANLAR YANILIYOR
Zamanımızda din ve gelenek adına boş gürültü yapmanın bir çeşidi de şehirlerdeki ramazan davulculuğu. İmsaktan 2-3 saat önce çalmaya başlıyorlar ve zaten kısa olan şu gecelerde, sanki milleti uyutmamaya yemin etmişler. Bir de her hafta bahşiş için gelip apartmanların içini inletiyorlar.
Artık 15. yüzyılda yaşamıyoruz. Kaç çeşit alarmımız var. Kimisi son 30 dakikada yemeğini yer, bitirir. Erken kalkmaya zorlamak neyin nesi? Bugünün şehirlerinde herkesin farklı bir mesai saati, farklı bir planı ve yaşam biçimi var. Ne zaman kalkacağını herkes kendisi hesaplar. Bazısı geceden yiyip yatar, sahura kalkmaz, sadece güneş doğmasına yakın kalkar. Herkesin türlü türlü derdi var. Ayrıca, 15. yüzyılda evlerde LGS'ye ya da YKS'ye hazırlanan çocuklar yoktu. Hele hele toplumun epey bir kısmının oruç tutmadığı bir devirde insanlara zorla oruç tutturmak istermişcesine kafalarında davuk patlatmak, yarardan çok zarar getirir. Kalbini etkileyemedikleri kişileri gece yarısı gürültüyle uyandırarak onları dindar yapacağını sananlar yanılıyor.
Gürültücü dindarlık, sevimli değil.
Bugün din adına yapılan her lüzumsuz ve denetimsiz gürültü, müslümanların kaba ve çağdışı olduğu yaftalarına malzeme veriyor. Ve diğer insanları onlardan uzaklaştırıyor.
Müslüman, eliyle ve diliyle başkalarına zarar vermeyeceğinden emin olunan kimsedir.
Artık 15. yüzyılda yaşamıyoruz. Kaç çeşit alarmımız var. Kimisi son 30 dakikada yemeğini yer, bitirir. Erken kalkmaya zorlamak neyin nesi? Bugünün şehirlerinde herkesin farklı bir mesai saati, farklı bir planı ve yaşam biçimi var. Ne zaman kalkacağını herkes kendisi hesaplar. Bazısı geceden yiyip yatar, sahura kalkmaz, sadece güneş doğmasına yakın kalkar. Herkesin türlü türlü derdi var. Ayrıca, 15. yüzyılda evlerde LGS'ye ya da YKS'ye hazırlanan çocuklar yoktu. Hele hele toplumun epey bir kısmının oruç tutmadığı bir devirde insanlara zorla oruç tutturmak istermişcesine kafalarında davuk patlatmak, yarardan çok zarar getirir. Kalbini etkileyemedikleri kişileri gece yarısı gürültüyle uyandırarak onları dindar yapacağını sananlar yanılıyor.
Gürültücü dindarlık, sevimli değil.
Bugün din adına yapılan her lüzumsuz ve denetimsiz gürültü, müslümanların kaba ve çağdışı olduğu yaftalarına malzeme veriyor. Ve diğer insanları onlardan uzaklaştırıyor.
Müslüman, eliyle ve diliyle başkalarına zarar vermeyeceğinden emin olunan kimsedir.
YARIN ÇOK YAKIN
“Herkes yarına (âhirete) neler hazırladığına bir baksın.”
"Verebiliyorsanız, yarım hurma bile olsa, sadaka verin ve kendinizi cehennem ateşinden koruyun."
"Verebiliyorsanız, yarım hurma bile olsa, sadaka verin ve kendinizi cehennem ateşinden koruyun."
TAM KAPANMA KULLUĞA MANİ DEĞİL, İBADETİN ve SADAKANIN BİN BİR YOLU VAR.
Mübarek Ramazan ayı su gibi akarken
Nice fırsatlar bir bir geride kalırken
Sahurlar, mukabeleler, teravihler var amma
Kullukta hedefe vardık demek hadsizlik olur
Peygamber bir rüzgar kadar cömertken şu ayda
Elimizde mal mülk, çevremizde bin bir dertli varsa
Sadakalar bizi yüce mertebelere uçurmazsa
Ramazanı kaybetmek büyük bir gafillik olur.
Nice fırsatlar bir bir geride kalırken
Sahurlar, mukabeleler, teravihler var amma
Kullukta hedefe vardık demek hadsizlik olur
Peygamber bir rüzgar kadar cömertken şu ayda
Elimizde mal mülk, çevremizde bin bir dertli varsa
Sadakalar bizi yüce mertebelere uçurmazsa
Ramazanı kaybetmek büyük bir gafillik olur.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)