ÇALIŞANLARIN MAAŞLARI ZEKAT PARALARINDAN ÖDENEBİLİR Mİ?

Bazı vakıflar/kişiler/kuruluşlar, çalışanlarının maaşını ödeyemez hale gelince, ey müslümanlar zekatlarınızı bize verin de, maaşları ödeyelim, diyerek bir proje başlatmışlar. Çünkü kendilerini Allah yolunda (fi sebilillâh) mücadele veren kişiler ya da ilim talebeleri olarak görüyorlarmış.
Biz şimdilik, fi sebilillâh meselesini, ilim talebeleri meselesini ve ayrıca sözkonusu kuruluşlarda/vakıflarda çalışanların hepsinin fakir olup olmadığı gibi meseleleri bir tarafa bırakalım da şu noktaya dikkat çekelim.

Fakirlere zekat veren kişiler, bunu bir karşılık beklemeden verirler. Bir işte çalışarak oradan ücret/maaş almayı hak eden bir kimseye verilen maaşlar, zekat yerine geçmez. Bir patron/işveren, hem fakiri bir ay çalıştırır hem de ona vereceği maaşı zekat yerine saymaya kalkışırsa bu olmaz. Zekatı ayrıca vermelidir.
Zekat karşılığında fakire bir iş yaptırılamaz.
Bir kişi fakir ise, kendi patronu/işvereni dışında başka insanlar ona zekat verebilir ama bu şekilde verilen zekatlar da onun çalışmasına karşılık sayılamaz. Zekat, meccanen ve karşılıksız verilir. (Bu noktada sadece zekat toplama memuru olarak devlet tarafından ataması yapılan kişilerin/âmillerin farklı bir durumu vardır ve o meseleyi de başka bir yazıda ele almak gerekir.)

Evet, söz konusu projeler hakkında şimdilik bu kadarla yetinmiş olayım. Aslında bu konuda dinî bakımdan değerlendirilmesi gereken bir çok husus var.
Zekat, öyle herkesin kendi kafasına göre toplayıp keyfince dağıtabileceği bir şey değil. En başta bir ibadet, gelişigüzel yapılır mı?
Ama maalesef bazı müslümanlar çok acele ediyorlar ve uluorta işlere girişiyorlar.
Keşke işlerini dine uydurmak için ve ibadetleri düzgün yerine getirmek için daha hassas olsalardı.
Maalesef, mesele para toplamak olunca bazılarının başı dönüyor. Gözlerinin önünü bile göremez oluyorlar.
31.03.2020
Dr. Bilal ESEN

Benzer yazılar:
YARDIM KAMPANYALARINA PARA YATIRMAKLA ZEKAT ÖDENMİŞ OLUR MU?
ZEKAT KONUSUNDA ÂMİLİN SINIFI KİMLERDİR?
KURBAN ORGANİZASYONLARINDA ŞEFFAF SÖZLEŞME




DEVLETE BAĞLI ZEKAT KURUMU KURULSUN MU?

Bugünlerde bazıları, devlet bir zekat kurumu kursun, diye propagandaya başlamışlar
Bana sorarsanız, o işler öyle basit değil.
Ama madem böyle bir teklifte bulunuyorlar. Öyleyse beni şu konuda aydınlatsınlar:
Cihana hükmeden Osmanlı devleti, zekat topluyor muydu? Zekat toplamak için kurduğu kurumun adı neydi? Zekatları kimlere toplatırdı? Nasıl toplardı? Kimlere dağıtırdı? Nasıl dağıtırdı?
Öşür diye topladığı, fıkıhtaki öşür müydü? ...
Atmasyon yok!
Buyursunlar, cevap versinler.

31.03.2020
Bilal ESEN

RÜYAYA DAYANARAK İLAÇ ÖNEREN HOCALARIN GÜNAHI NE?

Toplumda bazılarının, dinin ve Peygamberin adını kullanarak ve güya bilmem kimin gördüğü rüyaya dayanarak çeşitli hastalıklara karşı ilaçlar önerdiklerini, bazı maddeler içmeyi tavsiye ettiklerini ve bu tavsiyelerini videolarla ve sosyal medya aracılığıyla yayarak halkı yönlendirmeye çalıştıklarını duyuyoruz, görüyorüz.
Bu tür videoları hazırlamanın ve yaymanın sorumlusunu aramak, bizim işimiz değil. Bu hususu bir kenara bırakıp bu paylaşımların mahzurlarından bahsetmek istiyorum.
Kanaatimce, din adamı sıfatını kullanarak rüyaya dayalı ilaç tavsiyesinde bulunmak ve bunun videosunu herkese yaymak basit bir mesele değildir.
Birincisi: Din hocası olduğunu söyleyen bir kişinin, başkasının rüyasını reklam etmesi ve bunu dinî bir delil gibi sunması kabul edilemez. Kendi rüyası olsaydı dahi bununla halkı yönlendirmeye çalışamazdı. Halka anlatılacak dinin kaynakları bellidir. Rüya görenin sırf kendisi bununla amel eder veya etmez, o da ayrı bir mesele.
Rüya peygamberlerin kaynağı olabilir, diğer insanların değil.
Fakat ne yazık ki, bazı insanlarda hep kendini peygamber makamında görme gibi bir hastalık bulunduğu görülüyor. Kendi rüyalarını ve bunlarla ilgili yorumlarını, bir peygamberin rüyası ve peygamberin rüya tabiri mertebesinde görüyorlar. Hatta bazıları, Kur'an'ın bazı ayetlerinin kendilerinin doğum tarihine, diğer bazı ayetlerin ise hapisten çıktıkları günün tarihine işaret ettiğini bile söyleyebiliyorlar. Maâzallâh!
İkincisi: Bir virüse ve hastalığa karşı, rüyaya dayalı ilaç tavsiye edip bunun videosunu hazırlayanlar, mevcut durumdan istifadeyle ve dini istismar ederek piyasadaki belli bir sektörün çıkarına hizmet etmiş oluyorlar. Bu da din ve dünyevi menfaat ilişkisi bakımından, bütün din adamlarının ve ilahiyatçıların imajını zedeliyor, bütün din hocalarının karalanmasına yol açıyor.
Üçüncüsü: Bu tür rüya videolarını hazırlayanlar, gerçekten virüs bulaşmış insanları, hiçbir geçerliliği olmayan bilgilerle yanlış yönlendirmekte ve belki de onların sağlıklarını daha da tehlikeye atarak toplumu ifsat etmekte, sağlık sistemini ve hasta-doktor ilişkilerini provoke etmektedirler. Bu tür işleri mütemadiyen yapanların ve meslek edinenlerin "sâî bil fesad" kapsamına girdiklerini düşünüyorum.
Malumdur ki, bir gıdanın tüketilebilir olması onun her konuda ilaç olarak kullanılabilmesi anlamına gelmez. Bazı durumlarda hastanın su içmesi bile zararlı olur.
Bir maddeyi ilaç diye önermek, ancak tıp ve kimya gibi ilimlere emek verenlerin yapabileceği bir iştir. Tıp ilminde eğitim almayanların, başkalarının rüyalarına dayanarak hastalara ilaç önermeye çalışmaları, bile bile cinayet teşebbüsüdür ve "bilmiyorsanız bilenlere sorun" ve "emaneti ehline verin" gibi buyruklara da aykırıdır.
Dördüncüsü: Din hocası sıfatını kullanan kişilerin, kendi alanları dışında kalan ve uzun soluklu bilimsel çalışma gerektiren konularda hiçbir çalışma yapmadan rüyalarla, yakazalarla ve basit düşüncelerle insanlara yol göstermeye çalışmaları, bilim adamlarının mevcut çabalarını sabote etmeye çalışmaktır. Ayrıca bu davranışları, İslam'ın bilime karşı olduğu şeklindeki ithamlara ve algı operasyonlarına koz vermekte, çağımızdaki müslüman imajını kirleterek bütün dünya müslümanlarının geleceğine zarar vermektedir.
Saymaya çalıştığım sakıncalı sonuçları ve benzerlerini hesaba katmak, rüyaya dayalı ilaç önerenlere kesinlikle kanmamak gerekiyor.
Halkı yanlışa sürükleyenlerin de bir an önce işin vehametini kavramalarını ve gafletten kurtulmalarını umuyoruz.

Allahü a'lâ ve a'lem.
28 Mart 2020
Bilal ESEN

Benzer Yazılar:
ÇÖREK OTU HAKKINDAKİ HADİSLERİ NASIL ANLAYALIM?
BAZILARI İNSAN OLMAYI KÜÇÜMSÜYORLAR





BAZILARI İNSAN OLMAYI KÜÇÜMSÜYORLAR

Zaman zaman bazı insanlar, falan kişinin Peygamberi rüyada gördüğünü, ona şunu yapmasını veya falan hastalığa karşı şunu içmesini tavsiye ettiğini ve benzeri iddialarını dile getiriyorlar. Sadece iddia etmekle kalmıyor, videolarla, sosyal medya aracılığıyla bunun propagandasını yapıp halkı bu rüyaya göre yönlendirmeye çalışıyorlar.
Bir müddet sonra, bu tür iddiaların çoğunun yalan olduğu ve uydurulduğu da ortaya çıkıyor. Bu işleri yapmak adeta bir kesimin mesleği haline gelmiş.
Belli ki, dinî konularda halkın zihni yapısı bozulsun, bulanıklık devam etsin ve kafalar iyice karışsın isteniyor.
Rüyaya dayanarak ilaç tavsiyesinde bulunmanın ne gibi mahzurları bulunduğu meselesini başka bir yazıya bırakarak, burada bir hususu dostlarımla paylaşmayı dinî ve insanî bir vazife biliyorum.
Anlaşılan o ki,
Bu tür iddialarla, birileri kendilerinin normal bir insan olmadıklarını, doğrudan Allah (cc) ve Peygamber (sas) ile görüşen üstün varlıklar olduklarını ilan etmeye ve toplumdaki diğer insanlara karşı özel bir imtiyaz kazanmaya çalışıyorlar. İnsan olmak bunlara az geliyor (!) Hatta insan/beşer olan bir Peygambere ümmet olmak bile bunlara ağır geliyor, bundan gocunuyorlar.
Allah (cc) Muhammed Mustafa'yı (sas) son peygamber olarak ilan etmemiş olsaydı, herhalde bu kişiler şimdiye kadar çoktan peygamberliklerini bile ilan ederlerdi. Bunu yapamayınca kendilerine başka kapılar bulmaya çalışıyorlar.
Mesela, tarihten beri bir kesim, 'evliyalar enbiyadan üstün mü', diye bir tartışma başlatmışlar. Yani peygamber olamasalar bile, aralarındaki bazı kişilerin peygamberlerden üstün olduğu fikrini zihinlere yerleştirmeye çalışıyorlar. Amaç belli. Onların üstün varlıklar olduğuna inanan bazı kişileri etraflarına toplayıp onlar sayesinde güç ve iktidar elde etmek. Bu güç sayesinde bazı hedeflere ulaşmak.
Yine durmamışlar, 'şeyhin sana namazı terk et, derse terk eder misin?' gibi bazı sorular icat etmişler. Kimisi demiş, kerhen namazı terk ederim, kimisi de demiş ben şeyhimi dinlerim, gönüllü olarak namazı terk ederim.
Allah ve Rasulü namaz kılın, diye emrederken şunların meşgul oldukları meselelere bakar mısınız? Dindarların en azılı düşmanı şeytanın bile aklına gelmeyecek bu tür soruları bulmak ve kitaplarda yayınlamak neye hizmet ediyor? Amaç ne?
Korkarım ki, bu kişilerin beslendiği kaynaklar ve kitaplar, dini istismar eden terör örgütlerini besleyen kaynakların aynısı.
Dinimizin ve ülkemizin selameti için bu kaynakların kurutulması veya en etkili biçimde dezenfekte edilmesi gerekiyor.

27 Mart 2020
Bilal ESEN

Benzer Yazılar:
RÜYAYA DAYANARAK İLAÇ TAVSİYE EDEN HOCALARIN GÜNAHI NE?


ASLINDA ÖLÜM, CORONAVİRÜS'TEN ÖNCE DE VARMIŞ (!)



İstatistiklere göre 2018 yılında Türkiye'de yaklaşık 426.000 kişi ölmüş. 2017'de ölenlerin sayısı da yaklaşık bu kadar. Bu rakamı 365'e bölelim.

Yani ülkemizde hergün ortalama 1170 kişi ölüyor.

Coronadan ölenlerin sayısı ise bugünlerde günde 1. Toplam ölümlerin binde biri bile değil.

Bin ölüm sebebi varsa, bunun sadece bir tanesi corona.
Geride 999 ölüm daha var.
Açıkçası ölüm kaçınılmaz.

Evet tedbirimizi alalım. Zaten canı korumak Allah'ın da emri.
Ama bu dünyadaki asıl meselemizin Allah'a (cc) kulluk meselesi olduğunu nasıl unutabiliriz?

Bazılarının aklı başında değil ki, hâlâ günah olan alışkanlıklarına devam ediyorlar. Geçen gün kaçak içki içmekten dolayı İstanbul'da 20-30 kişi ölmüş. 
Akıl alır gibi değil.

Madem ölüm muhakkak. Öyleyse, ölmemek için çalıştığımız kadar, hatta belki ondan daha fazla, ölüm sonrasına da çalışmamız gerekmiyor mu?

Ne diyordu şair:
"Dikkat edin! Gelecek olan her şey yakındır,
Sonunda toprak, her canlıdan nasibini alacaktır."

ألا كل ما هو آت قريب
وللأرض من كل حي نصيب

20.03.2020
Bilal ESEN