ZEKAT KONUSUNDA ÂMİLÎN SINIFI KİMLERDİR?

Ömer Nasuhi Bilmen'in İlmihal'inde "âmil" tanımı şöyle:

Şu tarife göre, zekat memuru (âmil), devletin atadığı kimsedir. Âmil kavramının tariflerinde, imâm, ülü'l-emr veya veliyyü'-l emr gibi ifadeler mutlaka yer alır. Bu, fıkıhta genel bir kabüldür. Devlet tarafından atama olmadıkça herhangi bir sivil kişi veya kuruluşun kendi kendini zekat memuru (âmil) olarak ilan etmesi geçerli değildir. Kendi teşebbüsleriyle insanlardan zekat toplayıp fakirlere dağıtan kişi veya kuruluşlar, amilin sınıfından değildir. Dolayısıyla zekat paralarından herhangi bir pay almaya hakları yoktur. Kendi dernek ve vakıflarına zekattan para ayıramazlar. Zekat dağıtırken yaptıkları masrafları da zekat parasından kesinti yaparak karşılayamazlar.
Zekat memuru ancak müslüman devlet başkanı tarafından, zekat toplamakla görevlendirilen/atanan kimsedir. Başka bir deyişle, amil olarak atanma işi, şahısların yetkisinde değil şer'î devletin yetkisindedir.
Bugün zekat toplayan sivil vakıflar ve dernekler, sadece birer aracıdırlar, vekildirler. Ve vekalet sözleşmesine bağlı olarak, topladıkları paraları eksiksiz bir şekilde ve bekletmeksizin yerlerine ulaştırmakla mükelleftirler. Bundan başka tasarruf yetkileri yoktur. Eğer yaptıkları işin masrafı varsa bunu zekat paralarından değil ayrıca talep edecekleri vekalet ve hizmet bedeliyle karşılayabilirler.
Şayet yardım paraları üzerinde başka bir tasarrufta bulunmak istiyorlarsa, kendilerini vekil tayin edenlerin yani para veren kişilerin iznini almak zorundadırlar. Ve bütün bu hususları da açık ve şeffaf bir sözleşme ile kayıt altına almaları, bağışçıların bilgisi dışında hiçbir iş ve işlem yapmamaları gerekir.
Ülkemizde kendi başına kurulmuş yüzlerce hatta binlerce vakıf ve dernek bulunmaktadır ve çoğu da zekat toplamaktadır. Bunların her birinin kendini zekat memuru ilan ederek topladığı paralardan kesinti yaptığı düşünülecek olsa, zekat paraları sırf bunları doyurmaya gider. Ve fakirlere ulaştırılacak paranın birçoğu, dernekler ve vakıflarda kalmış olur.
Sonuç olarak, zekat görevlilerinin kendi geçimleri kadar bir miktarı zekat mallarından karşılamaları, ancak devlet tarafından zekat görevlisi olarak görevlendirilmelerine/atanmalarına bağlıdır.
Zekat toplamalarına devletçe izin verilmiş olması yetmez, görevlendirilmiş olmaları gerekir. Aksi halde zekat memuru (âmil) sayılmazlar.
Zekat toplayıp dağitan kuruluşların, masraflarıni nasıl karşıladıklarına dair bir örnek için aşağıda linki bulunan "Zekattan Kesinti (?) başlıklı yazıya bakılablir.
Bilal Esen
31.05.2019

Benzer Yazılar:


KİMSE SENİN İBADETİNİ SENDEN DAHA İYİ DÜŞÜNMEZ, DÜŞÜNMÜYOR

Şu mübarek günlerde dostlarıma tavsiyem, zekatlarımızı ve fitrelerimizi vereceğimiz fakirleri kendimiz bulalım, kendi ibadetimizi kendimiz yapalım. Hiçkimse bizim ibadetimizi bizden daha iyi düşünmüyor.
Birçok kişi ve kuruluş yardım kampanyası düzenliyor ama yardım toplamada temel amaç, biz şu kadar para topladık, diye övünmek, böbürlenmek sanki. Meselenin dinî boyutuna pek aldıran yok.
Bugüne kadar benim gördüklerim ve yaşadığım tecrübeler bu konuda dostlarımı uyarmamı gerektiriyor. Gayret-i diniyem bana bunu söylettiriyor.
Zekat ve fitreyi hatta kurban ibadetini başkalarının insafına bırakmak, ancak son seçenek olabilir. İleride üzülmemek için bu konuda çok tedbirli olmamız gerekiyor.
İşlerini usulüne uygun yapmayan ve yardım işlerinde titiz olmayan müslümanları da uyarmamız hatta üzmemiz gerekiyor. Çünkü birçoğu başka laftan anlamıyorlar.
Dost acı söyler, derler. İşlerin düzelmesi için neden illaki acı konuşmamızı bekliyorlar, anlamıyorum.
Maalesef zamanımız müslümanları, parayla ve malla imtihanlarında hiç başarılı değiller.

Bilal ESEN

Fitre miktarını tespitte "asgari ücret" mi "açlık sınırı" mı ölçü alınır?

Fitre miktarını tespit etmek için günümüzde farklı yöntemler uygulanıyor. Genel olarak fitreyi, bir kişinin bir günlük doyum maliyetiyle denkleştirme kanaati yaygın. Bununla birlikte fıkıh mezheplerine göre, yarım sa' veya bir sa' buğdayın bile yeterli görüldüğü bilinmektedir.
Günümüzde fitre olarak bir sa' yani yaklaşık 3 kg buğday veya yarım sa' yani yaklaşık 1,5 kg buğday verilse bu geçerli olur mu olmaz mı? Şu anda bunu pek tartışan yok. Zaten günümüzde genellikle, buğday gibi ürünlerin kendisinden fitre verilip verilemeyeceği sorulmuyor, para olarak verirsek ne verelim, diye soruyorlar. Buna cevap olarak, fetva otoriteleri de genellikle, bir kişinin bir günlük doyum maliyetinin parasal karşılığını hesaplamaya çalışıyorlar.

Şayet fitrenin alt sınırını belirlemede bir kişinin bir günlük doyum maliyeti esas alınacaksa -ki burada bir günlük geçim maliyeti değil de "doyum maliyeti" denildiğine dikkat etmek gerekir- kanaatim şöyledir:

Fitre miktarını belirlemede asgari ücret yerine "açlık sınırı"nı esas almak uygun olur. Çünkü asgari ücret hem gıda hem de diğer ihtiyaçları kapsayan bir maaş türüdür. Fitre ise sadece doyumla ve gıda ile ilgilidir. Bu sebeple fitrenin tespitinde açlık sınırı önem arz etmektedir. Tabi ki, açlık sınırını baz alalım derken, bunun sadece gıda ile ilgili masrafları kapsadığı varsayımıyla bunu söylüyorum. Yoksa bazı kuruluşların, açlık sınırını ilan ederken bunun içine başka masrafları da dahil ettiği ortaya çıkacak olsa, bunu da fitre için esas alamayız.

Gördüğüm kadarıyla, 2019 yılı Mart ayı itibarıyla Türkiye'de 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı, bazı sendikalar tarafından şöyle ilan edilmiştir:
a) TÜRK-İŞ: 2014 TL
b) MEMUR-SEN: 2387 TL
c) BİSAM (DİSK): 2046 TL
Bu rakamları önce 4'e sonra 30'a böldüğümüzde bir kişinin bir günlük ortalama doyum/gıda maliyeti, yani fitre miktarı şöyle çıkıyor:
a) 16,78 TL
b) 19,8 TL
c) 17,05 TL

Öte yandan, başka bir sendika, yetişkin bir kişinin günlük gıda ihtiyacının asgari olarak 13,5 TL olduğunu ve 4 kişilik bir ailenin (2 yetişkin ve 2 çocuk; çocuklardan biri 6 yaşından küçük, diğeri 6-15 yaş aralığında) günlük gıda masrafının asgari olarak 52 TL olduğunu  belirtmektedir.

Fitrenin belirlenmesinde asgari ücretin neden esas olamayacağını başka bir örnekle şöyle izah edebiliriz: 2019 yılı için, eşi ve çocuğu olmayan bekar bir çalışanın aylık asgari ücreti 2020,90 TL'dir.
Evli olup eşi çalışmayan bir kişinin yani 2 kişilik bir ailenin aylık asgari ücreti ise 2058,37 TL'dir. Yani 1 bekara ilaveten ailede ikinci bir kişinin (eşin) bulunması, asgari ücrete aylık olarak sadece 37,5 TL ilave sağlamaktadır. Bu 37,5 TL'nin, ikinci kişinin aylık gıda masrafı olarak ilave edildiği kabul edilecek olsa, bu ilaveyi 30'a böldüğümüzde bu ikinci kişinin günlük masrafı 1,25 TL (bir lira yirmibeş kuruş) tutar.
Evli olan ve çalışmayan bir eşiyle üç çocuğu bulunan bir çalışanın yani beş kişilik bir ailenin aylık asgari ücreti 2154,3 TL'dir. Yani bir bekara göre aileye dört kişi ilave olmasına rağmen maaşta sadece 134,4 TL artış olmaktadır. Bu ilaveyi dörde bölüp sonra da çıkan rakamı otuza böldüğümüzde sonraki bu dört kişiden herbirinin günlük masrafı 1,1 TL (bir lira 10 kuruş) tutmaktadır.
Ortaya çıkan bu rakamlar göstermektedir ki, asgari ücretin, ailedeki kişilerin aylık gıda masraflarına göre belirlendiği söylenemez. Bu konuda başkaca kriterlerin esas alındığı açıktır. Dolayısıyla fitrenin belirlenmesinde de esas olamaz.

Unutmamak gerekir ki, fitre miktarının belirlenmesi, sadece, nisap miktarı mala sahip olan ve ramazan bayramında bir defaya mahsus fitre verecek olanları ilgilendirmemektedir. Fitre miktarının yüksek tutulması halinde ramazanda oruç tutamayan yaşlıların ve müzmin hastaların ya da yemin keffareti gibi keffaretleri bulunanların ödeyeceği miktarın yükseleceğini de hatırdan uzak tutamayız.
Fitrede gereksiz yere 1 TL artış yapıldığında, bu, sadece fitre verecekler için bir ramazanda 1 TL'lik ilave bir masraf getiriyor. Ancak oruç tutamayan kişiler de fitre miktarına göre oruç fidyesi vereceklerine göre, her 1 TL'lik artış onlar için bir ramazanda 29 veya 30 TL'lik ilave bir masraf getiriyor.
Bir fitre yaklaşık 17 TL kabul edildiğinde bir ramazandaki oruç fidyelerinin toplamı, 510 TL civarında oluyor.
Şayet fitrede gereksiz yere 6 TL artış yapılırsa bu, oruç fidyesi verecekler için bir ramazanda yaklaşık 180 TL ilave getiriyor ve ramazandaki oruç fidyelerinin toplamı 700 TL'ye yaklaşıyor. Tam bu noktada, fitre vermek için belli bir zenginlik şartı arandığı halde oruç fidyesi vermek için zenginliğin yani nisap miktarı mala sahip olma şartının aranmadığını da hatırlamak gerekir.

Sonuç olarak, fitreyi para olarak ödemek isteyenler için 2019 yılı ramazan ayında bir fitrenin asgari miktarı 17 TL'yi geçmez diye düşünüyorum. Dört sendikanın yukarıdaki verilerinin ortalaması da bunu göstermektedir.
(Dr. Bilal Esen / İslam Hukuku)

Kaynaklar:
1) http://www.turkis.org.tr/dosya/0B7Qd57aTry7.pdf
2) http://www.memursen.org.tr/mart-ayi-aclik-yoksulluk-rakamlari-aciklandi
3) https://www.cnnturk.com/yerel-haberler/istanbul/merkez/bisam-aclik-siniri-martta-2046-liraya-yukseldi-971546
4) https://www.kamusen.org.tr/genel-haberler/mart-2019-asgari-gecim-sonuclari-aciklandi/4202/
5) https://www.iha.com.tr/haber-asgari-ucret-2019-evli-bekar-cocuklu-cocuksuz-ne-kadar-oldu-2019-agi-hesaplama-tablosu-756852/